Dik ve eski bir yokuş bu yürüdüğümüz yol
Tepemizde kıskanç bir güneş
Göğe dokunma gayesi tastamam cebimizde
İnceden ter yürüyor alnımızdan boynumuza soğuyarak
Kapılar dizilmiş sağlı sollu, bir tabur asker gibi
Rengarenk, allı pullu, üç basamaklı kapılar
Geçmişi aşağıda bırakmanın ürkekliği üstümüzde
O geçmiş ki, çok uzaklara bıraktığımız hırçın bir kedi
Hiç bırakmayacakmış gibi peşimizi
Zamandan ve insandan muaf bir yürüyüş bu
Kapılar, basamaklar, taş kaldırım, ve gökyüzü var en çok
Kapı önlerinde alkım çiçekleri boy boy
İstemem ne geçmiş, ne de bir insan evladı
Kimse gelmesin ardımızdan
En güzel bahanem benim bu yokuşlar
Öpmek için sevgilinin yorgun ve al yanaklarından