Üstüne bastığın taşların 

Altına takıldın

Birkaç kez tökezledim dedin de 

Damarlarından dibe çekilen bileklerini öyle kandırdın

Diğerlerine dümdüz olan yollar 

Bana nasıl maar dedin 

Aştım dediğin her tepenin sonunda 

Topuklarından lavlar sıyırdın 

Silkeledin de kafanı 

Toz bulutu sandığın katransı yoğunluğu 

Dağıtamadın çalkaladın 

Daha çok karıştırdın 

Bıraktın 


Çıkardığın o hengâme

Gözlerinden buhran buhran yayıldı 

İzledin kaldın 


Gözlerin 

Gözlerin öyle acı ki 

Kendine eş değer sancı bulmanın peşinde yeryüzünü talan etti

Aramaya doyamadı 

En sonunda yıldı

Kendini de semayı da süzelen ahıyla viran etti 

Tamam dediği yerde karanlığa yığıldı da 

Gördüğüyle 

Sızıgâh bulma telaşına sarındı 

Dolunaya evrilen aya takıldı 

Kendini israf etti 


Buldu dedin bıraktın 

Acı acıya yakınır dedin

Son sadakanı veriyormuş gibi gözlerini dolunaya 

Dakikaları türemeye gebe bıraktın  

Yakınır dediğin 

Sancını daha çok eşti bıraktı 

Tepende gönülsüzce asılı 

Birkaç parça huzmeyi dağılan çehrene lütuf saydı 

Merhem diye saldı gitti


Takıldığın taşları uzun yoldan sayamadın 

Bak yine nazlandıramadın kendini 

Günün sonu kabir değilse evdir 

Çık hadi 

Oradadır belki eş değer sandığın 

Tüterek gözlerini tüketen o sancının 

Kafasını yaslayacağı sızı