Çok uzun zaman oldu kendimle buluşmayalı. Kendimi terk etmiş gibi hissediyorum. Bir sürü yeni şey yaşadım. Bir sürü yeni kazancım ve bir sürü kaybım oldu. Bir sürü insan gitti hayatımdan kimisi öldü gitti kimisini de ben öldürdüm. Çok şeyden vazgeçtim, değer verdiğim önemli gördüğüm pek çok şeyden uzak durdum. Düşüncelerimin kalbini kırdım. Onları çok ağlattım. Çok üzdüm. Çok yıprattım. Belki bana küsmüşlerdir. Belki eskisi kadar kafamın içini sevmiyorlardır. Çünkü onları oraya mahkum ettim ve çıkmalarına izin vermedim aylardır. Sadece ben varken bile çıkmalarına izin vermedim. Bencillik ettim. Kendi düşüncelerimi sevmedim. Kendime ihanet ettim. Bazen durduk yere ağlayasım geliyor artık. Stresten diyorum kendime öyle olmasını ümit ediyorum. Öyle olduğuna inanmak istiyorum belki de. Ama belki de ağlayan içimdeki benliğimin bir parçası olan düşüncelerim. Karanlık düşüncelerim. Karanlığı sevmeyen karanlık düşüncelerim. Onları karanlığa hapsettim. Bazen diyorum ki bazı insanlar için ya da kendim için o bunu hak etmedi ya da ben bunu hak etmedim. Peki ya bizim hak etmediği halde birilerine yaptıklarımız. Mesela benim kendi düşüncelerime yaptıklarım, o bunları hak etmiş miydi? Bazen hak ettiğimizi düşünmediğimiz şeyler yaşıyoruz. Acaba onlar bizim haksızlık yaptığımız konuların bir cezası olarak mı bize veriliyor? Acaba yaptığımız her yanlış şeyin bedelini bu şekilde mi ödüyoruz da farkında değiliz bilmiyorum. Pek bir şey bildiğim yok. Pek bir şey de hissetmiyorum. Çevremin bir metrekare içindeki insanlar dışında kimse umurumda değil uzun süredir. Çünkü yoruldum. Karanlık düşüncelerim beni çok yorduğu için kaçıyorum onlardan ama özlüyorum da onları. Onlar da ben, onlar benim parçam. Ne olacak bilmiyorum ilerde. Şu an hayatımda var olan insanların kaçı kalacak bilmiyorum. Bakalım.