Aklımda bulunmaktan küflenmiş,
Ve aynı zamanda iltihaplı düşüncelerin girdabında,
Sessizliği yoğuruyorum eteklerinde Mezopotamya'nın.
Ölüm kalbi nasır tutmuş bireylerin degil,
Akciğerinde guatr şüphesi taşıyan,
Beyhude insanlara,
tanrının ödülüdür.
Artık vakit geldi.
ödülümü almak üzere beni çağırıyor bir ses,
Beton blokların en üst katına.
Yükseklik korkum olmasa eğer,
Rüzgara olan kinimi yeneceğim bu gece,
Ayaklarımı sarkıttığım balkonumda.
Sessiz sensizliği mühürlediğim dudaklarım,
Kafa tutuyor tüm zabıtlara.
Begonya;
Senin kulağına üflediğim kaçıncı isim bu kasidelerimin beşiğinde.
Artık vakit geliyor begonya,
Sesler gittikçe yükseliyor,
Yükseliyor gittikçe sesler,
Ayaklarımda uyuşmaya başladı zaten,
Çok üşüyorum,
Üşüyorum çok,
Artık gidip üzerime örtmeliyim toprağımı,
Ben geceleri çok üşürüm,
Sen de biraz toprak ört üstüme.
Begonya...
Jean Valjean
2020-05-04T21:57:23+03:00Kaleminize sağlık.