"Gece değil midir, hem karanlığın hem de yıldızların evi?

İçinde güllleri ve dikenleri birlikte büyüten, bedenim gibi"

-Ne okuyorsun?

-Şiir 

-Neden ki?

-İyi geliyor

-Kim yazmış?

-Offf, ne yapacaksın? Kimse kim

O çocuksu sorular, Buket'i bunaltmaya başlıyor artık, ama hala çocuk sayılırlar. Aslında çocukluktan çıkmaya yakınlar desek daha doğru olur. Araftalar. Büyümeye ramak kaldı. Sınırları keşfediyorlar. Cürret-korku, isyan-esaret ve merak-pişmanlık gibi duygusal zıtlıklar dönemi. Şirin ile eskiden güzel zaman geçirirlerdi. Şimdi Buket kendini biraz daha büyümüş hissediyor, hatta bazen Şirin'in dertlerini küçümsediği de oluyor. 

Hani iki yakın arkadaşken, bir sabah kalkarsın ve eski sen değilsindir. Sevdiğin, güldüğün ve ağladığın şeyler değişiverir. Arkadaşından adım adım uzaklaşmaya başlarsın. İlk fikir ayrılıkları başlar. Ki bu kendini bulma yolculuğunun başlamasına delalettir. Bu seni hem üzer, hem de hoşuna gider. İşte tam da böyle bir dönemdeler. Bolca gelgitler.

Ara ara Şirin'den uzaklaşsa da, onun sürprizle dolu oluşunu seviyor. Büyüklere göre onların saçma sapan sorunları var. Oysa onları geceleri rüyalarında bile bırakmayan devleri var.

-Senin canın sıkkın, belli

-Evet, şiir iyi gelir dedi. Saadet abla bana bu kitabı verdi.

-Tamam ben yokken oku, çünkü benim başka fikrim var!

Koşa koşa eve gidiyor Şirin. Yine ne iş peşinde bu kız?

Elleri şişirilmemiş balonlarla dolu, çıkıp geliyor. 

-Al bakalım bunları Buket Hanım. 

-Ne yapacağız bunlarla?

-Bana bir derdini söyle.

-Annem beni rahat bıraksın.

-Tamam, o zaman bunu içten bir şekilde söyleyip balona üfleyeceksin. Sonra da balonları bizim evin çatısından yukarıya doğru bırakacağız. 

-Balonların içine dert üflemek mi? ahahaha 

Buket gülmeye başlıyor. Kemirgen sıkıntı gidiveriyor bir yerlere. Uzun süre gelmese iyi olur.

-Of Şirin nereden geliyor aklına böyle şeyler? Üflemeye gerek kalmadı. Daha iyiyim.

-Yoo, işi yarım bırakmak yok. İyice kovalım ki gelecek yüzü olmasın seninkilerin.

Ellerinde balonlarla Şirinler'in çatısına çıkıyorlar bir koşuda. İlk Şirin başlıyor, daha önce hayal ettiği gibi. 

Şirin farklı bir çocuk. Aklına gelen sıradışı şeyleri not ediyor. Başkalarını güldürmeyi seviyor, kendini komik de buluyor. 

-Seni sevmiyorum matematikkkk

Ağız dolusu üflüyor, şişiriyor kırmızı balonu. Ucunu bağlıyor ve gökyüzüne salıyor.

Şirin'in altında kırmızı şortu, üzerinde pembe tişörtü var. Kıvırcık saçları alnında, gözlerindeki coşku karşıdan görünüyor. Tatlı kız ya bu Şirin, hatta adı gibi Şirin.

-Güle güle matematik! İnanılmaz iyi geldi. Hadi sende yap!

-Anne sana gıcık oluyorumm! Ufffff bir nefeste şişiriyor. Güle güle anneeee! Hahaha Ya Şirin çok haklıymışsın çok iyi hissediyorum.

Ellerindeki balonlar bitene kadar devam ediyorlar şişirmeye.

-Eteğimin boyunu gidip kestireceğimmm

-Gidip Ozan'ı öpeceğimmm

-Aaa neler duyuyorum? Demek derdin buydu. Ben sana yardım ederim merak etme:)

-Nasıl edeceksin?

Devler yanlarından çoktan uzaklaştı. Şekerli sakızları çıkarıyorlar ceplerinden. Ama bir yandan büyük akıllar veriyorlar birbirlerine, büyük konuşmalar yapıyorlar. Eninde sonunda çocuklara yaraşırca gülüyorlar. Şimdi onlar arkadaşlığın tatlı rüyasındalar, ileride keşke hiç uyanmasaydık diyecekleri.