Dolu dolu insanın olduğu bir sokağın bitecek olduğu kaldırım taşında umduğunu arayan bir kadın, arayan gözlerle insanların yüzlerinde geziniyor. Aradığı beyefendi bir yıla aşkın bir süredir mektuplaştığı, derdine derman, yarasına merhem olan nahif bir arkadaşıydı. 


Kadın. Yüzünü hiç görmediği bir beyefendiye neden böylesine bir sevgi ve saygı duyuyordu? Biraz kafa yorduğunda cevap parıldamaya başlamıştı çoktan. Bir avucunda tuttuğu, aldığı son mektubu kaybetmemek için kemiklerini bile kenetlemiş haldeydi hanımefendi. 


Dakikalar dakikaları iterek geçen bir saatin sonunda, sokağın kadının gözlerindeki görüş açısına bir beyefendi girdi. Şık, siyah ve beyazlar içinde kaldığı takım elbisesinin içinde mektuplarındaki o isyankar ve bir o kadar da nazik duran sözlerinin sahiden vücut bulmuş haliydi kadının gördüğü adam. 


Kadın ela gözlerinde heyecanı, kalbinde mutluluğu yakalamıştı. 


Gözlerini kenetlediği adam da gözleriyle birini arıyordu. Sürekli hareket eden mavi gözleri başka bir sebepten olacağına ihtimal verilemezdi sahi. 


Mavi gözlere ela bulaştı.


Adam zaten onun üstünde olan kadının gözlerini fark ettiği anda kömür karası bir kalp olduğu sanılan kalbi, heyecanın baskı yapması ve mutluluğun sıcaklığıyla milyarlarca değeri olan bir elmasa dönüştüğünün canlı kanıtı olmuştu. 


Sevgi mi? Sevgi, ruhu kötüye bulanmış, zihni bataklığa batmış birini değiştiremez. Sevgi ne yapar? İşte, o kadını bulmadan önceki halinden eser kalmayan bir adam oluşturur. 


Adam adımlarını hızlandırarak gözlerinde ışıkla onu bekleyen hanımefendiye yaklaştı. 


"Umarım gününüz iyi geçmiştir hanımefendi zira kötü bir günün sizin yüzünüzdeki ışığı alması benim için büyük bir kayıp olurdu," dedi, mesafeli fakat hayranlığını ifade eder bir sesle. Kadın, gözlerini adamın mavi gözlerinden kaçırarak özgüvenle sağ elini adamla arasında kalan mesafeye uzattı. "Merhabalar beyefendi. Günümün güzelliklerinden biri de sizin gibi bir insanla yüz yüze konuşma fırsatı bulmaktı." dedi, adam elini anında kadının elleriyle buluşturarak ilk önce hafifçe tokalaştılar ardından adam, kadının elini çevirerek dudaklarıyla nazik bir öpücük kondurdu. 


Kadının kendi kalbinin sesi duyulacak diye korkması mı masumluktu, yoksa adamın karşısındaki hanımefendiye şiirler yazmak isterken delice haykırmamak için kendini zor tutuşu mu?


Yan yana uzun bir sohbetle sokak sokak gezmeye başladıklarında ikisinin de kalbi bir olmuş, göğüs kafeslerini zorluyordu. 


"Hanımefendi, merakımı lütfen maruz görün fakat mektuplarımda size koyduğum bir isimle sesleniyordum. Şimdi müsaade ederseniz gerçek isminizi öğrenmek isterim." 


Kadın bir süre adamın mavi gözlerinde boğuldu, kurtarıldı ve tekrar intihar etti. Aradan geçen saniyeler sonrası kadın dudaklarında bir tebessüm meydana getirdi.


"Sizin bana verdiğiniz isim çok güzel bir isimdi beyefendi. Sizin verdiğiniz isim beni ben kıldı. Ciddiyim."


"Sizi siz kılan bir isminiz yok muydu hanımefendi?"


Kadın durgunlaştı. Üzerlerine hafif hafif çiselemeye başlayan yağmuru hissettiğinde zihni başka bir dünyadaydı.


"Yoktu. Hiç kimse olan birine, bir isim koydunuz siz beyefendi. Bana lütfen öyle hitap edin. Çünkü ben zira ismimle geçmişimi yıllarda çürümeye bırakmış bir kadınım." 


Mavilerin kırılma sesi olsaydı adam şu an kırk yerinden kırk ayrı kırılma sesi duyardı. Kadın ve adamın gözleri birbirlerine bakamıyordu. Adam derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Üzerlerine sevecen taneler bırakan yağmur tanelerine bir de serin bir kış rüzgarı misafir olarak kadının saçlarını savuşturdu. Kadın, karşıdaki dükkanları izleyerek heyecanını ve kalbini dizginlemeye çalışırken adam, aldığı muhtemelen üçüncü derin nefesini yavaş yavaş verdi. Saniyelik bir duraklamadan sonra bedenini ve gözlerini kadına doğrulttu. Kadın, heyecandan bütün vücudunu hareketsiz bırakmış, kızaran yanaklarını saklamaya çalışıyordu. Adam yamuk bir gülüşle bunu anladı ve kadının gözlerinin hizasına geçti. Kadının narin yüzünü, çenesinden hafifçe kaldırarak kendi mavi gözlerine, sevdiği kadının gözlerinin elasını bulaştırdı. 


Adamın dudaklarından döküldü, kadının gencecik ruhunun adı.


"Liva." 


Kadının gözlerindeki ela dalgalandı. İkisi de birbirlerine tebessümle baktı.