Tekrardan merhaba.

Üç ay önce yazmayı bırakmıştım, tamam demiştim artık bitti kafanın içindeki konuşmalar. Hayır konuşmalar değil! Çekişmeler, bağırmalar, öfke patlamaları bitti. İnanmıştım kendime, başardığımı düşünüyor ve bu düşünceden inanılmaz haz alıyordum. Taa ki, son iki haftaya kadar.


Başlarda mırıldanmaları duymazlıktan gelmeye çalışıyordum. Ben ne kadar kaçtıysam o ufak mırıldanmalar normal ses tonuna döndü, ben ne kadar zihnimden kovmaya çalıştıysam küstahlaşıp bağırmaya başladılar. Hastalığım nüksetmişti, şiddetli bir kavga yaklaşırken zihnimdekileri ağzımdan, burnumdan, kulaklarımdan anca yazarak akıtabilirim! dedim ve geldim kürkçü dükkanıma.


1 rakamı ile 60 sayısı arasında savrulan duygularım yine getirdi beni bu dükkana.


Bir işe girişsem (Ne için çabalıyorum?)

Bir şey için sevinsem (Ne için seviniyorum?)

Mutlu hissetsem (Neden mutluyum?)

- Sana ne? Ne için olursa olsun, neden olursa olsun sana ne? diyemediğim için burdayım yine. Hayır kendi yaşantımdaki oluşan güzel şeyleri sorguladığım yetmezmiş gibi sizlerin de hayatlarınızda olan güzel şeyleri sorguluyorum. Bana ne bundan, bana ne!


Sus Gonca! İçine dön, yine gevezeliğin üstünde, sus ve o sonu bekle. Seni yazmak rahatlatıyor olabilir, hep aynı şeyleri saçmalayıp duruyorsun. Okuyan bir kişi bile seni anlamayacak ve seni anlamayacak kişi ya da kişilere bunu anlatamazsın. Ne önemi var? Onlara ne? Kendi bok çukurunda boğul!