Başarı, hep ulaşmak istediğimiz belki de kimine göre yaşamının en paha biçilmez değeri. Nedir başarı? İyi bir meslek sahibi olmak mı, çok para kazanmak mı? En nihayetinde bunlar da bir başarıdır şayet başarıyı dar kalıplara sığdırdığımız için tek başarı bu olarak görüyoruz.

Var olduğumuzdan beri belki de sadece buna odaklanmış bir toplumda büyüdük. İyi bir lise, iyi bir üniversite, iyi bir meslek...

Sürekli başarılı olma şartı insanlar üzerinde çok büyük duygusal yük yaratıyor ve sonuçta başarısızlık geldiğinde ise insan mutsuz duruma sokuyor kendini. 

Toplum tarafından şekillenen bu "başarılı olma" düşüncesi yüzünden insan içindeki keşfedemediği mucizevi yanlarını ortaya koyamıyor. Belki de çok iyi resim çiziyor, çok iyi şarkı söylüyor, çok iyi dans ediyor. Ne yazık ki henüz neye kabiliyeti olduğunun bile farkında değil. Neden mi çünkü ilgilenmiyor başarıya tek bir pencereden bakıp "O olmalı, olmadığı taktirde başarısız biriyim." diyip hayatını sonsuza denk bu bilincin içerisine sokuyor. Belki de bu yüzden önündeki bir çok fırsatı kaçırıyor. Başardığı veya başaracağı noktaları asla göremiyor, aynı zamanda daha yaşanılabilir bir hayatı olması gerekirken kendini hapsettiği o kalıplardan çıkmayarak mutsuz bir yaşam sürmeyi yeğliyor. 

Kimi zaman çok şeyler başarsa da insan ruhsal anlamda hep bir eksiklik hissediyor. Çünkü istenen hep daha fazlası. Peki ne zaman kendimize başardım diyeceğiz? Bunu demeye çoğu kez çekiniyoruz çünkü asla tatmin olamıyor, kendimizi göremiyoruz. 

Ve ne yazık ki kendimize "Başardım" imajını hiçbir dönem için atfetmiyoruz.