Bugün 4 yılımdayım. En az 4 yıl bakacağım bu manzaraya, en az 4 yıl sokakta gördüğüm her kediye koşacağım. Yeri gelecek düşüncelerim sığmayacak bu yıllanmış kütüphaneye, tarih kitaplarının arkasına saklanacağım. Kızılay'ı özlediğimde kafamı en uzak köşelere çevireceğim, başım kopana kadar belki. Belki başım gerçekten de kopabilir. Başım düşebilir her an yerinden. Yuvarlana yuvarlana Bağdat'ı bulur. Başsız vücudum da Kızılay'ı arar. Görmeden, duymadan, tatmadan havanın kasvetini. Gülümseden ufak çizgilere, çatlaklara; yerdeki izmaritlere kahkaha patlatmadan. Her sokak sanatçısına ruhunu satmadan. Satacak ruhum olmayacak çünkü. Çünkü ruhum da başımla gider. "Başımı alır giderim." diyen ruhumdur. "Ben" ayak aralarında, parmaklarda saklanırım. Başımla hiç ama hiç işim yoktur. Hatta başımı sevmem. Hem de hiç sevmem. Ama Kızılay'ı severim.