Katranlanmış ciğerimi yelpaze yaparken parelenmiş geleceğime selam duruyorum

ve dahi tüm denklemlerin doruğunda.

Yolda, dağda basitleştiriyorum tüm karmaşaları.

Gelmiyor mu yoksa kervan, gitmiyor mu devran.

Şiir değil, şairin sözü hiç değil; basit bir laf altı üstü ama benim lafım senin değil!

Ne dediğini bilmez coğrafyam, -bende dahil-.

Kusura bakma saçmalarım arada sırada, ben buyum işte.

Bir ucu Elburz da bir ucu Sierra Maestra da bir hayat harcadım, iki dağ arasında bir devrim gerçekleşiyor. Kopuk, kopuk.

Ben gerilla olurdum, sen ise sürgün edilmiş muallime ama o kızıl bandanayı, yıldızlı bereyi taktığımız vakit denk olurduk.

Neyse...

Şimdi tüm azalarımda hissediyorum seni

seni sevmek berbat bir şey, seni sevmek idiot bir şey, tanımsız bir şey en çokta pis bir şey.

Sıkma canını frankafon güzeli, tenime buğz eden ne varsa al git.

Seni görmek istiyorum ve bunun için göz kapaklarımı kesmeye razıyım.

Benim dağlarım kar nedir bilmezdi senden önce gitme ki senden sonra da bilmesin boranı, karı.

Sıradan bağımlılıklarımdan biri olmanı

istemiyorum.