hayatın çok dayanılmaz olduğu anlar vardır ya hani. ne olduğunu bile anlamadan boğazında bir yumru, gözlerin dolmuş, uzaklara bakarken bulursun ya hani kendini. "ne oldu bana?" diye sorarsın. "ortada doğru düzgün bir sebep bile yokken neden bu kadar kötü hissediyorum?" bastırdığımız her şey, bizi alt etmek için yeniden yüzeye çıkmıştır çünkü. hani cahit zarifoğlu demiş ya, "insan bastırdığı duygunun esiri olur." çok doğru söylemiş. zaten hangi şaire baksam, çektiğim bir acıyı çekmişler, ağladığım bir şeye ortak olmuşlar, aynı yıldızlara bakıp farklı umutlar bulmuşuz.



bu kötü anlarda insan kendini hem suçlu hem de çok yetersiz hissediyor. eğer üzüldüğü bir mesele varsa, "neden buna bu kadar üzüldüm?" diye kendine kızıyor. ortada bir mesele yoksa neden durduk yere üzüldüğüne kızıyor. her türlü, suçluluk duygusunu hissediyor. sonra kafasını kaldırıp çevreye bakıyor ve sanki onun dışında herkesin payına bir mutluluk düşmüş gibi geliyor. dünyada herkes mutlu sanki. bir o karanlık odasında bekliyor, yanacak küçük bir ışığı. böyle olmadığını içten içe biliyorum. herkesin hayatında zor şeyler oluyor ve üstesinden bir şekilde geliniyor. sadece bazen bundan haberimiz oluyor bazen de karşımızdaki kişi çok iyi rol yapıyor. mış gibi oynuyor. her şey yolundaymış gibi. çok da canını acıtmıyormuş gibi. hayat o kadar da kötü değilmiş gibi. buna ben de dahilim. sen de. siz de. herkes hayatında bir kere bile olsa, birine bile olsa mış gibi yapıyor. bundan bazen haberimiz oluyor. bazense onu hala çok mutluymuş gibi sanmaya devam ediyoruz.



günün sonunda cevapsız kalan bütün soruların cevabı, "insan işte." demek oluyor. "karmaşık bir yapı. ne bekliyorsun ki?" hepimiz yaşıyoruz, belki yaşamaya çalışıyoruz. belki çok acı çekiyoruz belki de hayat şu an bizim için o kadar da kötü değil. neticede hepimiz bir bataklığa saplanıp kalmış gibiyiz ve oscar wilde'ın dediği gibi, "hepimiz bir bataklıkta yaşıyoruz ama bazılarımız yıldızlara bakıyor." bazen kafamı kaldıracak gücü bulamasam da, yıldızların orada olduğunu bilmek bile büyük bir umut oluyor insana. hayat da böyle değil mi zaten, bazı şeylere umut beslemen için illa dokunman, bakman ya da görmen gerekmiyor. bazen bir kalpte olduğunu bilmek bile senin yaşama umudun olup çıkıyor karşına.