Yaratıcısı olmadığım bir bataklıktayım. Bekliyorum öylece derinlere gömülmeyi, yitip gitmeyi.

Kim önemseyecek beni? Bu dünyadan bir de o geçmişti, deme zahmetine bile girmeyecek hiçbiri. Hiçbiri varlığımdan hazzetmedi. Bu sebeple yokluğum pek de fark edilmeyecek. Belki içten içe sevinecek birisi, soframızdan bir boğaz eksildi, diyecek. Belli mi olur?


Gözüm gibi baktığım kedilerimi tekmeleriyle kovacaklar evimin önünden. Mama kaplarına pisleyecekler, bir naylon toplayıcısı su koyduğum kapları götürüp satacak üç beş milyon için.


Birçoğu sevinecek artık sapkın fikirlerime sevdikleri şahit olmayacak diye. Ama üzülenler de olacaktır elbet. Şimdi aklıma her fırsatta beni kazıklayan, birkaç liraya tenezzül etmediğim için fark edemediğimi sanan mahalle bakkalı dışında kimse gelmedi...


Keşke her şey başka türlü olabilseydi. Hayatı kendi bildiğim gibi yaşamam kabul edilseydi, nefret etmeselerdi... Bir durup dinleselerdi... Anlamak isteselerdi... Yormasalardı bu kadar... Yormamalıydılar.


İnsanlar nasıl böyle olabiliyor? Kim veriyor bu hakkı onlara? Nasıl oluyor da hiç çekinmeden müdahale edebilme cesareti gösteriyorlar başkalarının hayatına?


Yıllarca, güçlüsün, dedim durdum kendime, üstesinden gelirsin hepsinin. Ama yoruldum. Dayanacak gücü kendimde bulamıyorum. Karşı çıkamıyorum onlara. Her cepheden saldırıyorlar ve ben mermisi bitmiş bir direnişçinin yapacağını yapıyorum. Onlar öldürmeden uçurumdan atlıyorum.