"...Ne vardı sanki bu kadar geç saatlere kadar çalışacak? İş kaçmıyor ya, yarın devam ederdim. Ah bu huyum yok mu, illaki başladığım iş bitecek. Bak işte saat kaç oldu?'' diye kendi kendine söylenerek yatağına girdiğinde işe gitmesi için çalacak alarma yaklaşık dört saat vardı. Bu gece de her gece olduğu gibi uykuya dalmadan önce gün içinde yaptığı işleri ve uyandığında yapacağı işleri düşündü. Yapılacak işleri önemine göre zaman sıralamasına koydu. Müşterilerin bitmek bilmeyen beklentileri mi onu bu kadar yoruyordu yoksa onun kendisinden beklentileri mi? Bu soruyu belki de bin kez düşünüp cevapladı. Müşteri memnun olmalıydı çünkü para veriyordu ve başlanan bir iş, en kısa zamanda bitirilmeliydi. Dünyanın düzeni bu olmalıydı. Hem zaten dünyanın düzeni bu şekilde düşünmeyenler çoğunlukta olduğu için bozuktu. Aman neyseydi.

Bir an evvel uyumalı ve uyanıp yine işlerin başına geçmeliydi. Hafif hafif uykuya dalar gibi olmuştu ki sol omzuna dokunan bir el ile irkildi. Bir hamlede soluna doğru döndüğünde ise gözlerine inanamadı. Simsiyah pelerini ile Batman, karşısındaydı. Evet evet Batman. Hani şu siyah pelerinli kahraman! Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir yandan da yataktan doğrulmaya çalıştı. Tam bu esnada Batman, pelerini ile onu kuşattı ve ortalık bir anda zifiri karanlığa döndü. Bir süre sonra gözleri karanlığa alıştı. Etrafına meraklı gözlerle bakıp nerede olduğunu anlamaya çalıştı. İnanılır gibi değildi. Bu pelerinin içinde kendisi gibi yüzlerce insan vardı ve hepsi birbirine şaşkınlıkla bakıyor ama hiç konuşmuyorlardı. İlkin biraz korkmuş olsa da şu an o korkudan eser yoktu. Ama heyecanlıydı. Rüya görüyorum galiba, diye düşündü. Hatta ne galibası, kesin olarak rüyadayım diyerek kendisini düzeltti. İyi bari keyfini çıkarayım diyerek kendini rüyanın içine bıraktı. Kimdi bu insanlar ve neden hepimiz buradayız diye düşündü. Bu heyecanlı rüya, monoton dünyasına keyif katmıştı. Evet belki rüyaydı ama hiç değilse uyanana kadar güzel zaman geçirebilirdi. Fakat karanlıktı ve insanların yüzlerini seçmek biraz zordu. "Sizler kimsiniz, burası neresi?" diye sordu. Sesini kendisinden başka duyan olmadı. İlginç bir şekilde karanlık, sesini yutuyordu. Neden sonra içi sıkılmaya başladı? Çıkmak istedi oradan, çıkamadı. Ama doğru ya rüyadaydı. Birazdan alarm çalacaktı ve uyanacaktı. Tam böyle düşünüp rahatlamıştı ki...


Uyandı.

Cami avlusundaki ağlaşma ve konuşma seslerine uyandı.


"Yazık, çok gençti daha. Kalp krizi genç, yaşlı dinlemiyor işte.


Er kişi niyetine."