Batttmannn tişörtümmmm nerdeeee?


Bu ritimde bir çığlık ile kim olsa yatağından zıplar. Bende doyamadığım uykumdan uyanıyorum. Başımda çığlık atmaya devam eden oğlum, stresini daha fazla yönetemeyip sabah çişini çarşafıma boşaltıveriyor. Bunu size bir yetişkin yapsa ağzını burnunu dağıtırsınız. Ama karşınızdaki küçük bir çocuk olunca o yumrukları kendinize sallıyorsunuz haberiniz olsun. Neşeli bir sabah yüzü görmeyeli çok oluyor. Bunu psikoloğuma da söyledim . Yahu insan ayda bir gün pozitif olmaz mı?

Yok yok bu dozlar artık beni kesmiyor demedi demeyin.

Çocukken sabah saatlerini ne çok severdim oysa. Kardeşimle annemler uyanmadan kalkar, televizyonu gizlice açar, çizgi filme doyardık. Şimdi ise sabahları kahvaltı hazırlama anksiyetesiyle uğraşıyorum. Yanlış anlaşılmasın anksiyete olduğunu psikoloğumun teşhisi ile öğrendim. Aynı mutfak, aynı şeyler falanlar filanlar. Düşündükçe yatağın içinde yok olmak istiyorum. Ama bağırtılara dayanamayıp mutfağa yollanıyorum. Çocuk dediğin şey rutin manyağı. Bana yine banmalı yumurtalarını pişirtiyorlar. Arka tarafta da rutin yaptıkları diğer şey devam ediyor. Dövüşmek. Neyse testesteron maruziyeti altında da olsa kahvaltıyı bitiyorum. Sonra kurtarıcım video izleme saati geliyor. Tam çayla keyfe yakınlaşacağım, itişip kakışmalara müdahaleye gidiyorum. Ev değil cenk meydanı. Bende bir amazon, savaş meydanına atıyorum kendimi. En son iki ayrı yerde video açarak sorunu geçiştiriyorum. Geçiştiriyorum diyorum çünkü video bitince kaldıkları yerden devam edecekler biliyorum. Ama o çay içilecek! Nitekim içiyorum zıkkımı.