"Zayıflığımızı inkar ettiğimiz için bu durumdayız." dedim.
Göz kapakları usulca açıldı, bana acıdığı her hâlinden belliydi ama belli etmemeye çalışıyordu.
"Sonuçta siz insanlar zayıflığı kabul etmek için değil inkar etmek için yetiştirildiniz." dedi.
Ve ekledi "Kendine gel, kaybedilmiş eski bir aşkı ilahlaştırmak seni güçlü biri yapmaz."
Bastırmaya çalıştığım gülüşümü daha fazla gizleyemedim ve afili bir kahkaha patlattım.
Bu beklenmeyen davranışım karşısında donakaldı, içinden ilahi küfürler ettiğine emindim.
"Peki ne beni güçlü yapar Bayan Ölüm?
Bir kafeste olduğumun farkına varıp hâlimden memnun olmak mı? Yoksa asla gerçekleştiremeyeceğimi bildiğim intiharları planlamak mı, beni güldürüyorsun.
Ölüm kadar komiksin. Hadi durma sadizm fışkıran tanrı kompleksini haykır.
Tanrı çobanındır de, İsa ile yaşayacaksın de, neden başarısızlıklarımın başarılarımdan daha önemli olduğundan bahset. Eğlendir beni."
Yüzündeki acıma belirtileri kaybolmuş yerini intikam çizgileri almıştı.
"Ah benim güçten çok umutsuzluk barındıran zavallı dostum. Sana gerçekten acıdığımı itiraf etmeliyim.
Yüzlerce ayrıntıyı merak ettiğin bir gecede bir randevumuz var unutma. Sana sarılıp her şeyin yolunda olduğunu kulağına fısıldayacağım ve seni bu bulutsudan kurtaracağım.
Beni hatırla!”
Bukowski’nin Bayan Ölüm'üne