Hava kararmaya başlamıştı. Normalde bu saatlerde kararmazdı ama yağmurun habercisi kara bulutlar, şehrin ışığını söndürmüştü. Her zaman yaptığım gibi yemekten sonra balkona çıkmış sigaramı içiyordum. Hava da biraz soğumuştu ve içim titremeye başlamıştı. Isınmak için bir sigara daha yakmıştım. Sigara hiçbir zaman ısıtmamıştı ama o an ikinci sigaramı yakmak için bahane arıyordum. Bulutlar sanki sigaramdan çıkan dumandan besleniyor gibiydi. Şehrin ışığını ben söndürüyormuşum gibi hissediyordum. Bulutlar yaklaştıkça yağmurun da sesini duymuştum. Yağmurun yağmasına sebep olan benmişim gibi gururlanarak sigaramı söndürdüm. Acele etmeden ufak adımlarla içeri geçerek ceketimi giydim. Kulaklığımı yanıma almadan çıktım evden. Kulaklık olmadan bir yürüyüş yapacaktım. Kendi açımdan büyük yenilikler yapıyordum ve artık “Çok değiştim.” gibi cümleler de kurabilirdim.


Yağmurun ilk damlasını hissettiğim an bir sigara daha yakmıştım. Yağmurun biraz daha hızlanmasını istiyordum. İsteklerim olmadı yağmur baygın ve çokça yağıyordu. En azından çok olmasını hızlı ikame edebilmiştim ve bu durumdan keyif almaya başlamıştım. Sokak lambalarını yağmur yağarken izlemek güzeldi ama ben bugün değişmeye çoktan karar verdiğim için en karanlık sokaklara doğru yönelttim adımlarımı. Yağmur beni, ben de yağmuru görmeyecektim.


Eskiden yağmuru daha çok severdim ama bir keresinde beni insanlığımdan çıkarmış bir hale sokmuştu. O gün de tesadüfen yıllarca karşılaşmayı beklediğim kişiyle karşılaşmıştım. O gün olmamalıydı. Saçım başım biraz daha düzgün olsun isterdim. Bu yüzden yağmura küsmüştüm. Küsmeme rağmen onu çok sevdiğim için vazgeçmiyordum. Bu yüzden bu yürüyüşün adını, rastgele çizdiğim güzergâhın adını “Barış” koymuştum. Bunların hiçbirinden yağmurun haberinin olmaması çok da büyük bir sorun değildi benim için.


Yürümeye devam ediyordum. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Yeni bir sigara yakacak durumum yoktu. Yağmur oldukça hızlanmıştı ve belki de cebimdeki sigara paketine kadar da ıslatmıştı. Bunlara aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Ara sıra arabalar geçiyordu. İki farklı araba halime acımış gibi durdu. İnsanlığın ölmediğini ama yaşlandığını fark etmiştim. Onlarca arabadan sadece ikisi acımıştı. Teşekkür ederek yağmurun tadını çıkardığımı söyledim. Israr da etmediler. Belki de deli dediler. Bunları düşünerek yolculuğuma devam edersem yağmura ihanet edeceğimi düşünerek sıyrıldım bu düşüncelerden.


Sağ yanımda bir ağırlık hissetmeye başladım yürüdükçe. Sağ omzuma başını koyup da yağmurda ıslandığımız günler geldi aklıma. Bu yağmur bana zirveyi de dibi de göstermişti. Zirvede kalmak isterdim ama şimdi omzumdaki ağırlık yaralarımdan başka bir şey değildi. Hüzün yüklü bir omuza bundan sonra yaslanmak da istemiyordu sanırım.


Bunları düşündüğüm esnada hafif ışıklı bir sokağa girmiştim. Küçük bir park vardı. Parktaki sokak lambaları yanmıyordu. Evlerin çoğunun ışığı sönmüştü. Etrafıma dikkatlice baktığımda olduğum yeri tanıdım. Tanıdım ama buraya kadar nasıl yürüdüğümü anlayamadım. Arabayla bile bu kadar sürmezdi diye şaşırmak ve bu durumu çözmek istesem de şaşırmaya vaktim yoktu.


Karşımdan bana koşarak gelene şaşırmam lazımdı ama yine şaşıramamıştım. Bu park, yağmurda omzuma yaslanan, yağmurun altında giden ve yağmurun beni mahvettiğinde karşılaştığım kişinin evinin yanındaki parktı. Karşımdan koşarak gelen de yıllar önce yağmurun altında benden giden kişiydi. Sanırım yıllar sonra ona yeniden kavuşacaktım. Özgüvenim mi kırılmıştı bilmiyorum ama hemen saçlarımı düzeltmeye başlamıştım. Sağ omzumdaki ağırlık gittikçe artmıştı. Bana doğru koşuyordu ama bir türlü yol bitmiyordu. İsmimi de haykırmaya başladığında kollarımı açtım. Ben de ona doğru koşmaya başladım ama bitmiyordu aramızdaki üç beş metrelik mesafe.


Bir anda gözlerimi açtım. Hepsinin gerçek olmadığını fark ettim. İkinci sigaramı söndürdükten sonra içeriye geçmek için hamle yapmışım ama yeterli olmamış. Öylece sağ omzumun üzerine yere yığılmışım. Yaşamak istediklerimi bayıldığımda bile gerçekleştiremediğime üzülerek bir sigara daha yaktım. Yağmurun sesiyle onun çıkıp geleceğini düşündüğüm yöne doğru bakmaya başladım. Bulutlar kapatmıştı. Ölümle yaşam arasında bir çizgideydim ama hiçbir yöne de yürümek istemiyordum. Bir sigara daha yaktım.