Aşamıyorsun bazı şeyleri. Bazı şeyler aşılmak için yaşanmaz. Onları yaşarsın, yaşaman gerek çünkü. Yaşarsın ve yanına bağdaş kurup kalırsın. Ona uzun süre bakarsın . Bu o kadar uzun bir süredir ki aşamadığın şeye dönüşürsün zamanla. İstemeden. Belki de istereyek. Bilmiyorum. Hayat devam eder, olaylar örgüsü ardı ardına gelir ama işte o aşamadığın mesele omuzundan kavrar seni. Omuzunda bıraktığı o sıcaklık hala ilk günkü gibi. Aynı his. Aynı tarifsiz duygu. Gözlerinde taşmaya hazır son bir damlalık yer kalmıştır. Otur, bağdaş kurma vaktin geldi yine, der. Sen yine o aşamadığın şeyle göz göze gelirsin. Yavaşça çökersin aşamadıklarının en kuytu yerine. Korku, kayıp, üzüntü... Adı her ne ise. İlk başta yüksek tepkiler verdiğin bu mevzu senin rutinin olur. Yavaşça hissizleşirsin. Başlarda korkarak, içine pısarak oturduğun yere zaman geçtikçe, içinde koca bi boşluk ve bomboş bakışlarla oturuverisin yamacına... Ne büyük bi kabulleş alır zamanla yerini. Geldim dersin, yine ben geldim. Soğuk ve hissiz bir ses tonuyla...