herkesin hayatta kötü bir dönemi vardır. doğru bildiği her şeyin üstüne yıkıldığı, kendini hiçbir yere ait hissedemediği o karanlık dönem. ya da dönemler? önce bir felaket yaşanır. ondan sonra olan her şey, bu felakete bağlıdır. belki birinin ölüm haberi, belki de kendinle yüzleşmek. ama hayatta herkesin yüzüne inen ağır bir tokat vardır. seni değiştiren, hayattan kopmanı sağlayan ya da seni hayata bağlayan bir tokattır bu. ben o tokadı soğuk bir kış gecesinde, hiç beklemediğim bir anda yedim. ölümle tanıştım ve sanki ondan sonra hayatımda olan her şey bir şekilde buna bağlandı.


bazen bazı gerçekler gözünün önündedir ve bunu bilirsin. bazense sadece bildiğini sanırsın. hayatta bazı gerçekleri bilmek yeterli olmuyormuş. bunlarla yüzleşmen de gerekiyormuş. bunu anlamak benim için biraz sancılı oldu. bir gün herkesin öleceğini bilirsin. buna sevdiğin insanlar da dahildir. ama bu gerçeğin seni geceler boyunca uykundan etmesine de engel olamazsın. bir sabah gözünü açtığında senin için önemli olan bir hayatın bitmiş olduğunu görebilirsin. ama bunu kabullenebilir misin? buna alışabilir misin? ölüme alışılır mı? hayatı boyunca birçok ölüm gören bir arkadaşım bir keresinde demişti ki, "her seferinde daha kolay olacağını düşünüyorum, ilki kadar tecrübesiz değilim elbette bununla başa çıkabilirim diye düşünüyorum ama her seferinde canımı daha çok yakıyor. ölüme alışamıyorum. alışmak da istemiyorum."


insan neden ölür? hâlâ bu sorunun cevabını arıyorum. ama daha neden doğduğumuzun cevabını bile bulamadım. işin kötüsü, bulabileceğimi de düşünmüyorum. sadece, bazen öyle anlamsız geliyor ki her şey. bir tarafta verilen kayıplar, bir tarafta yeni doğan çocuklar, hayatı heba olan onca insan, savaşlar, yıkımlar... sanki hiçbirinin bir nedeni yok gibi. evet hayattayız ve yaşamaya çalışıyoruz. ama sonra? sanki hayat, bir şekilde ayağa kalkma ve "hâlâ buradayım, her şeye rağmen" deme yarışı. günün sonunda kimse yaşadığın kötü olaylara odaklanmıyor. herkes hayatta kalıp kalamadığına bakıyor. bunun iyi bir şey olup olmadığını bilmiyorum. ben de herkes gibi ayağa kalkmaya çalışıyorum sadece. bazı konular hakkında uzun süre kafa yormak bizi hayattan koparabiliyor. ölüm de bunlardan biri. ama yine de insan düşünmeden duramıyor. sevdiğimiz insanların ölümüne nasıl katlanacağımızı bilmiyorum. bunu atlatan insanlar olduğunu da biliyorum. çünkü öyle olmak zorunda. hayat her şeye rağmen devam etmek zorunda ama bazen düşünmüyor da değilim. tıpkı şarkıda dediği gibi:


"bazen hep birlikte,

ovalardan aşağı,

bir vadide ölelim.

böylelikle kimse, kimse için üzülmemiş olur."