Bazen yolda yürüyorum, yürürken onun gibi aptalca yürüyen insanlar görüyorum. Kokusunu duyuyorum, her yerde. Bargello'nun en bilindik, en ucuz parfümünü kullanırdı çünkü. Sevgiye dair bir şey okuduğumda aklıma geliyor, beni hiç sevmediğinden içim acıyor. Onun dizlerine başımı yaslayıp uyuduğum banka oturamıyorum artık. Sufle pişirmiyorum; kremalı, mantarlı, tavuklu makarnadan nefret ediyorum. Fotoğraflarını, yüzünü görmek istemiyorum; katlanamıyorum ona, tahammül edemiyorum. Onu sevmiyorum. Bana, beni nasıl sevmediğini hatırlatıyor varlığı. Bu duyguya tahammül edemiyorum. Ellerimi titretiyor, nefes aldırmıyor bana. Önceden daha feci bir haldeydim. Sanırım hala seviyordum o zamanlar. Bilmiyorum.
Bazen nefret ettim, bazen çok özledim, bazen çok istedim geri dönmesini, oturdum, bekledim. Bazen çok istedim yüzünü görmeyi, ona bakıp ağlamak istedim, bazen sarılmayı özledim, kısa boylu olduğundan sarılırken nasıl da dizlerimi büktüğüm geldi aklıma. Bazen onu dövmek, ona hakaret etmek istedim; canını yakmak istedim, karşımda ağlasın istedim bazen. Ben ağlaya ağlaya uyudum, Allah'ından bulsun dedim, sabahına zonklayan beynimle uyanmak zorunda kaldım. Bazen rüyalarıma girdi. Aslında bazen değil, hep girdi. Kendime güldüm, talihe güldüm, bir daha asla görmeyeceğim bir insanı rüyamda öyle kanlı canlı görmek beni güldürdü. Bazen ondan bir iz aradım, merak ettim beni hala taşıyor mu yüreğinde diye, sonra gördüm. Öyle kalabalık ki ben arka sıralara düşmüşüm, hiç kurcalamadım, kapattım. Kendi içimde istemedim canımın yanmasını. Bazen nasıl güldüğü geldi gözümün önüne, gözlerinin kısılışı benim gözlerimi doldurdu, alnındaki küçük beni hatırladım, dudağının kenarındaki hiç geçmeyen sivilcesini hatırladım, beni öperken arada gözlerimi açar, yüzünü izlerdim, kaşlarını çatardı, bunu hatırladım. Hatırladım, hatırladım, hatırladım. Aslında hiç unutmadım, her gün içimde onunla yaşadım, pek yaşadım da denemez, belki de haklıydı. Bana en son senin yaşayacak bir hayatın yok derken bilmiyorum kalpsiz miydi, söylediği gibi taştan mıydı kalbi? Tek bildiğim beni çok incitti. Kalbimi ellerine verdim de yerlere atıp üstünde tepindi, en sonunda gitti, en son sarıldığımızda hızlı atıyordu kalbi, beni sevmediğini söylemişti ama kafam ellerinin içindeydi, saçlarımı kokluyordu, kapalıydı gözleri, zaten ona hiç inanmadım, hep yalan söylerdi. İyi yalan söylemesiyle övünürdü, kahveyi koyu içerdi ama bu da yalandı tabii. Belki de bana sert görünmek istemişti ama biliyordum, içinde ne zavallı bir ruh taşıyordu, sevmekten korkuyordu, beceremeyeceğini düşünüyordu, haklıydı, beceremeyecekti, beceremedi. Hayatına girmiş olan en güzel şey bendim, beni de kendi elleriyle kaybetti. Ona veda ediyorum ben, artık üstünden çok zaman geçti, benim için hiçbir şeydi ama aynı zamanda birçok şeydi. Bana sevmeyi değil de sevilmemeyi öğretti, teşekkür etmeyeceğim, keşke hiç tanışmasaydık ama oldu bir şeyler, kader böyleymiş, hoşça kal demek bile gelmiyor içimden, öyle düşmanım, öyle kırgınım ona. E o halde, elveda.