Benim kızımın, abartmadan söylüyorum 60 adet nike ayakkabısı vardı.

60 adet? Nike?

Benim 1 tane bile nike ayakkabım olmadı. Bir kere marka ayakkabı giyemedim. Ne kadar sağlamdı ya da sağlam mıydı, hiç bilemedim. Çünkü benim hiç nike ayakkabım olmadı.

Annem bir keresinde, bizim çocukların hiç marka takıntısı yoktur demişti. Ahh be anacığım, marka takıntımızın olması için paramızın olması gerekmez miydi? Yoktu ki, olsaydı belki benim de marka takıntım olurdu. :) Ama yoktu, bizim taa o zamanlardan sizden böyle bir şey isteme lüksümüz yoktu ki. İsteseydik alamazdınız sonra sen çok üzülürdün. O zamanlardan beri seni hiç üzmek istemedim ki ben. Şunu alalım, bunu alalım diyemedim ki. Diyemezdim ki. Okuldan isterlerse, utana sıkıla isterdim. Siz de ne yapar ne eder alırdınız bir şekilde. Mecburiyettendi yani isteklerim ya da isteklerimiz... Onun dışında isteyemezdim ki, yoktu çünkü, hem zaten lükse girerdi. Yokluk neydi o zamanlardan öğrenmiştik. Heveslenip isteyememek, heveslenip öyle bakakalmak... Hep küçük şeylerle mutlu olmaya çalışmakla geçti ömrümüz, belki de hâlâ bu şekilde geçiyor. Büyük şeylerde gözümüz yok küçük mutluluklar yeter kafasındayız. Sanırım ömrümüzü de böyle tüketip gideceğiz.


Benim hiç nike ayakkabım olmadı, başkalarında o kadar çok olduğunu duyduğumda gözlerim istemsiz doldu.

Benim neden yoktu? Benim suçum neydi?

Belki önemli bir şey değil ama çocukken önemliydi, çünkü istiyordum. Herkesin vardı ama benim yoktu. Çoğu insanın çoğu şeyi vardı ama benim yoktu.

İlk bilgisayarımı bile başkası almıştı :)

İlk bisikletimi de...


Aaahhhh, çocukken içinde kalan hevesler, içinde ukte kalan şeyler...

Çocukluğumun benden bir alacağı olmalı.


Özür dilerim küçüğüm,

İsterdim güzel bir çocukluk geçirmeni, çocukken çok güzeldi diye anlatmanı..

Çocukluğunu daha iyi hatırlamanı...


Benim hâlâ nike ayakkabım yok.

Artık önemi de yok...