Bir kadın yürüyor sokağın ortasında korkakça. Anlamsız bir şekilde karanlığın içine doğru yürüyor, sağına bakıyor, soluna bakıyor, bir şey görmüyor. Sesler duyuyor kafasının içinden gelen ve tanımaya çalışıyor sesin sahibini. Yoruluyor karanlığa doğru yürümekten, ay bile yok bu zifiri karanlıkta ve bence bu yüzden yoruluyor. Aslında bir ay ışığı olsa sesleri de duymaz, korkusu da kalmaz ve en önemlisi asla yorulmaz.

Çocukluğunu anımsıyor biraz zaman geçince. Duyduğu sesler tanımlanamıyor artık, anlamsızlaşıyor işte. Kendine anlatamıyor bu durumu. Bilmiyor konuşulan dili, söylenen sözcükleri. Hissediyor kötü şeyleri ama iyi şeyleri hissedemiyor. Yalancı bu kadın hissizim diyor ama en derinden hissediyor. Eline bakıyor çirkin.

Sokak bitmiyor. Yine eline bakıyor. Çirkin. Sokaktan da nefret ediyor, seslerden de, aydan da, çocuklardan da.

Güneş doğmuyor bu sabah. Karanlığa gömülüyor daha fazla gece. Yağmur da başlıyor. Yağmurdan da nefret ediyor, karanlıktan da…