Birinci kehanet
Doz yükselecek
Biri var orada silüetsiz
Karnından bir bıçak çekecek
Bıçak sahipsiz
Bir yangını hatırlayan bazı bilinç
Küllerin arasında kalan vesikalıkları sıralayacak
Mirtazapin birkaç dakikaya kanı
ve şiiri ele geçirecek
Çiçekler büyürken sığ suların efsunladığı yüze
Ne bir göz mesafesi ne talihsiz kelebek
Bir köy var çopur yüzlü çocuklar devşiren
Çıbanlarını oyalayan bir çiftçi
Çarka bir engebe olarak dahil olacak
Nabız düşecek
İkinci kehanet
Sisi aralayan bir kadın
Önce eşrefi mahlukat
Sonra yoldan geçenlere şöyle seslenecek
“Viyolin sesini bilmem ama…”
Damar katlanacak
Hem buğdayların arasında duymasaydı şarkıyı insan
Viyolin var olur muydu acaba
Bir es verip devam edecek
“kimi akşamlar dedemden Karacaoğlan…”
Üçüncü kehanet
Karanlığın çektiğidir
Sözün ve sesin sahiplerine
Arz-ı kehanetten utanıp şöyle deriz
Yazlık sinemasından çıkıp iki gazoz parası aşırmak
Yeşilçam çıplaklığını ayıplamak
Sazlıkların arasında seviştikten sonra
Üstlerinden silkeledikleri toz
Gerçek değil miydi
Kim bu karşıdan karşıya geçen alçak
Evet sırf bu yüzden
Köylüleri öldürmemeliyiz ancak
Şehirlilere gelince onlar
Etraflarındaki her şeyle birlikte ölmenin
Bir yolunu bulacaklar
Dördüncü kehanet
Sağanaklar altında yaşayan dünyevîlerindir
Dünyaysa devşirilmiş bulantıların evi
Ama aşk diye bir yer varmış
Arzuların bayrağında
Komik duracak
Bıçağın sahibini kimse bilmiyor
Uzuvların
Ve derin kuyuların ardındaymış o yer
Mebhus
Aşkı bilenlerce çizilmiş harita
Bıçağın sahibini bıçak biliyor
Konuşacak
Nihayet-i melhameden bir gök yarasıyla
Son kehanet
Yaşayanlarındır
Bir son bekliyor onlar
Bir sonu ol…
Serhat Dönmez
2024-08-03T01:35:40+03:00Teşekkür ederim, var olun.
Tutku Silahtar
2024-08-02T12:01:41+03:00İşte, şiir. Tebrik ederim.