yaralı bir isyancının gözlerinde kapanan perde
elime bulaşan kan
ve gövdemde uğuldayan sızı
neydi o vadide terimi ışıldatan ırmak?
vakit var mı peki yanlış bir güne doğan hüzne?
yanıldın desem anlar mı?
sen… geceyi avuçlarıma taşıran sen
despot kraliçem
manevi hazlar aldığım doğrudur dudaklarından
dolan boşalan kadehler
sokaklara taşan iniltiler
sonra büyük küçük yeminler ve sözler
iyi niyet mesajları
ah tabii bir de diyalog köprüleri...
tuhaf sabahlara anlam katan
akla kara gibi ayrık yaşamlar adına değil
zehir zemberek sözlerin
sonu ünlemle biten haykırışların
bu bağırışlar, yakarışlar adına
gırtlağımdaki sesli harfler adına
isyancı büyüsü soframda
teninde pahalı parfüm kokusu...
despotum
niyesine hiç bulaşmadan sev beni
aşkla gir koynuma
mayın tarlası ıssızlığında
mayıs çalmışken kapını
ah yazık!
kapın kilitliyken kendine bile
ey bakire kızların hamam sefalarındaki utangaçlığı
gerdek gecesine ilişen komşu kavgaları
insan acıyı da şımartabilir bazen
rüzgar tersten eserse hele
galiba
başka bir zamanda
başka bir niyetle sevmiştim seni
devrilme heybetli heykeller gibi içimde
inan, histerik bir sonbahar hüznü değil koynumdaki
eline bulaşan kan
benim değil...