evde aş bekler

yolda iş bekler

hücrenin kapısında

suretsiz bir gardiyan bekler


onu çalan kader yahut kanundur

şimdi demir parmaklıklar

senin bilmediğin kadar soğuktur

mektubunu okurken ağlayan anam

bu derde düştüğünden beri uykusuzdur


benim boynu bükük çocukluğum

yüz yıl önce bulsam seni

yüz yıl önce söylerdim

en çok babalar gider

ve en çok babalar dönmez derdim


bekleme boş salıncakların başında

pencerelerin kenarında bekleme

bundan böyle kapın çalmaz

ve bir daha hiç kimse seni

dizlerinde uyutmaz