Yapım.

Gözünü kırpmadan, acımasızca yıkım.

Kimlik yokluğu, kimlik çokluğu, kimlik yokluğu

Çokluğun yokluğu.

Herhangi bir kimliği seçip bağrına basmanın, ''ben''i ondan ibaret saymanın zorluğu

Her gün yeni bir ''ben'' yapılandırmak içinde

Ve her ertesi gün yıkmak bir önceki günün ''ben''ini, yenisini yapılandırmak, sil baştan

Sıkışmak.

Yapım-yıkım döngüsünün çarklarına takılıp kalmak

Bulanmak.

Hayatını hangi ''ben'' doğrultusunda yaşayacağını bir türlü anlamlandıramamak

Savrulmak.

Herhangi bir oluş hâline çapalanamamak

Tutunmanın -artık- imkânsızlığı

Tutunamasan bile, o an bulunduğun hâle köklenmeyi ve bir sonraki an o kökleri söküp başka bir hâle salabilmeyi öğrenme pratikleri yapmak

Kök sal-kök sök, kök sal-kök sök, kök sa...

Bu devinimi sürdürmeye çabalamak

Ne bileyim

Gelişebilmek, genişleyebilmek, büyüyebilmek için

Olduğun yere, bulunduğun varoluş hâline çakılıp kalmamak için

Kendini bir adım, bir adım daha ileri taşıyabilmek için, içsel manada

''Buldum! Ben aslında buyum.''

''Oldum! Yeterince yol aldım ve büyüdüm.''

Gibi keskin cümleler sarf etmemek ve böylelikle yolunu tamamladığın sanrısına kapılmayıp yolda olmayı her daim sürdürebilmek için işte

Ne bileyim...




Bir yolculuğa çıktım ben, kendimi bilmek üzere

Temel bir sorum vardı

Ve o sorudan doğan sorunlarım oldu sonrasında

Etiketlerleydi benim derdim   

''Etiketlerim olmasa geriye ne kalır?'' derdim

Şekilcilik, yüzeysellik, sosyoekonomik durumuna göre insan seçicilik

Araç plakalarına mesleki ünvan yazdıracak derecede titr düşkünlüğü, haddinden fazla maddecilik

Herkesi rakip olarak görme bozukluğu, aşılamayan aşağılık kompleksinin yarattığı ego bozgunluğu

Herkesle her konuda yarış içerisinde olunduğu psikozu, rekabet psikopatlığı, hırs çiğliği ve daha nicesi

Bunların derdi içerisindeydim ve asiydim, başkaldırmak istedim

Kaldırdım başımı ve üzerime ilişmiş etiketler silsilesine baktım önce

Hepsini teker teker söküp atma çalışmalarına giriştim sonra

Bir yolculuk başlattım, farkında olmadan, bir sürecin kilidini açtım

O zamandan beri

''İşte bu sefer buldum!'' deyip ''ben''i keşfettiğimi sandığım

Ve her seferinde bunun yalnızca bir sanrı olduğunu anladığım

Çok an oldu...

Bir ''ben'' yapılandırıyorum her gün

Ve her ertesi gün yıkıp geçiyorum bir önceki günün ''ben''ini

Yap-yık, yap-yık, yap-yık, ya…

Neredeyse sonsuzluğa gidecek bir yapım-yıkım döngüsünün içerisindeyim şimdi

Gitmez ama dimi

Sonsuzluğa gitmez, sonsuza dek sürmez, geçer

Geçer dimi, bir gün, illaki geçer

Keşfederim esas ''ben''i ya da tutunurum bir ''ben''e artık, bir gün, illaki geçip gider

Aksi takdirde

Nasıl yapılandıracağım hayatımı, hangi ''ben'' doğrultusunda yaşayacağım?..

Evet, gittikçe genişleyen ve genişleten bir hâl bu, aşkın belki

''Ben''in ne denli öte olduğunun idraki

Sınırlamamak kendini, doğduğun andan itibaren içine yerleştirildiğin kalıpları kırmak, zerre acımamak

El âleme de, örf ve âdetlere de aldırmamak

Yıkmaktan, gerektiğinde dibine kadar yıkıcı olmaktan korkmamak

Her yeni gün, benliğinin bambaşka veçhelerini keşfe dalmak

Keşfettiğin katmanlarınla yeni bir ''ben'' yapılandırmak lakin o ''ben''in de bir süre sonra yıkılacağının bilincinde olmak

Buna rağmen geçici ''ben''in keyfini çıkarmak, günlük

Günlük yaşamak artık

Neredeyse tek günlük ''ben'' ile yaşamak, bir kelebeğin ömrü gibi

Ertesi gün nasıl bir ''ben''e uyanacağının heyecanını saklı tutmak, gerginliğe mahal vermemek, bu denli belirsizlik ve bilinmezliğin içerisinde kendine oyun alanı yaratmak 

Ve bu sırada

Tutunmak yok.

Kendine bir ''ben'' belleyip sırtını ona yaslamak, ona dayanıp hayatını ona göre yaşamak yok.

Belirli bir yolun yok.

Yalnızca yolun var, sen yürüdükçe şekillenecek olan...




Ben

Bir gün spiritüalist olarak uyanıyorum

Bir gün panteist, bir gün panenteist, bir gün agnostik, bir gün ateist...

Bir gün farkındalığımı arttırmak üzere tefekkürden tefekküre koşuyorum

Bir gün boşveriyorum, bırakıyorum kendimi ve tüm bu dünyanın derdini, hiçliğin kıyısında uyuyorum

Bir gün üstlenici oluyorum, kolektif sorunları düşünüp duruyorum, isyandan isyana sürükleniyorum

Bir gün minnet ve inanç, bir gün inkâr sloganları sayıklıyorum

Bir gün koyu saçlarımı, açmadan, direkt pembeye boyuyorum

Tutmuyor tabii, kızıla çalıyor rengi

Tam kızıldan kurtuldum derken, yine kızılın biri olup çıkıyorum

Bir gün buna söyleniyor ve saçlarımı yeniden koyuya boyama planları yapıyorum

Bir gün dünya üzerindeki tüm kızıllık ve turunculuklarla barışmayı seçiyor ve aynaya bakıp ''Neyse...'' deyip geçiyorum

Bir gün yıllardır yapmakta olduğum yoga pratiğini artık ileri seviyeye taşımayı hatta kendimi bu yola adayıp hayatımın geri kalanını bu doğrultuda yaşamayı düşünüyorum, ne bileyim, yogi gibi mesela

Bir gün kendimi sağlam bilimsel temelleri olmayan, kökenini spiritüalizmden alan herhangi bir şeyin içinde hayal etmek dahi istemiyorum, bunu -nedense- kendime yediremiyorum

Ben hâlâ,

Hâlâ gerçekliğimi arıyorum...

Ya da aramaktan ziyade

Onu yapılandırmanın yolunu bulmaya çalışıyorum...