Bir hedefe ulaşmak istediğinde ulaşıp ulaşmayacağını bilemezsin. Emin olamazsın. Ulaşacağından da ulaşamayacağından da. O aradaki heyecan veren, sabrını tüketen ve seni kesinlikle uyutmayan hissi hatırla. Çünkü yaşam, tam olarak orada. Belki sadece orada. “En kötü sonuç, en iyi belirsizlikten iyidir. Çünkü böylesi mükemmeldir.” derler. Ne saçma! “Hayatta grilere yer yoktur. Hayat ya siyahtır ya beyaz.” derler ya, ne saçma! Hayat çoğunlukla grilerden ve belirsizlikten ibarettir. Belirsizlik her zaman kötü değildir. Hayat mükemmel olmak zorunda değildir. Aslında hiçbir şey mükemmel olmak zorunda değildir. Birini kaybettiğinde -eski Türkçeyle kafayı bozduğumu düşünmeyin ama- onun istikbalinin ne olacağını bilmemek her zaman kötü değildir. Çünkü bilemiyorsun iyi bir yere gidip gitmediğini. Ya gittiği yer kötüyse? Nasıl emin olabilirsin? Gittiği yerin iyi bir yer olduğuna inanmak yetmez mi? Rahatlatmaz mı vicdanı? Bunu bu şekilde söylemek belki sıkıcı, hayalperestliğine varan bir iyimserlik gibi görünüyor da olabilir. Fakat birini kaybettiğinde elindekilere daha sıkı sarılman ve daha çok inanman gerekir. 


Birini sevdiğinde onun seni sevip sevmeyeceğini beklediğin zamanı hatırla. Belki yüreğin sıkıldı ama hep o kadar kötü değildi. Sana bu beton yığınının, iş telaşının arasında, bir önceki günle neredeyse tıpatıp aynı olduğu için hangi günde olduğunu unuttuğun o monoton hayatının, sektörleşen ve fabrikalaşan dünya işlerinin arasında, bunca robotlaşan insanın ve insanlığın arasında bir kalbin olduğunu, onun yerinde bir taş olmadığı söyleyen o hissi hatırla. Bu belirsizlik, bedel değil midir çoğu şeye? 


Yeni bir şey için paranı denkleştirmeye çalıştığın zamanları da hatırla. Ev harcamalarını, kişisel harcamalarını, borçlarını ödediğinde sana kalan parayı kumbarana attığın ve kaç ay sonra o çok istediğin şeyi elde edebileceğini hesaplamaya çalıştığın zamanı hatırla. “Son üç ay, son iki ay, son ay ve evet! Senindir!” Başardın. Başarabileceğinden emin olmadığın halde, o tüm ihtişamlı belirsizliğe rağmen çabaladığın şey şimdi ellerinde. 


Belirsizlik her zaman o kadar kötü değildi. Çünkü içinde bir şekilde bağlılık vardı. İhtimaller ne kadar karmaşık olursa olsun çaba vardı. Bir şeye inanmak ve inandığın şeyin peşinden koşmak vardı. Başarmak vardı. Fena halde kafayı takmak hatta bunun için fedakarlık yapmak vardı. Seni insan yapan ihtimaller vardı. Bir kalbin olduğunu hatırlatan heyecan duygusu vardı. İçi boşaltılmışlığından, iyi ve güzel anlamını yitirmişliğinden ve tüm negatifliği sırtına bindirilmişliğinden önce belirsizlikte bir güzellik vardı. Beklemek, sabretmek, dua etmek, çaba göstermek ve elde etmek. Belirsizliğin böyle bir yanı da vardı. Belirsizlikte bir yaşam vardı. En azından belirtisi vardı. Şimdinin aksine. Şimdiyse… Her neyse.