Yalnızlıkla ilgili hiçbir zaman bir problemim olmadı. Her zaman kendimle kalmaktan keyif almışımdır. İnsanlar saçma geldiğinden ya da kendimi onlardan daha aşağı ya da daha üstün bir konuma koyduğumdan değil. Yalnızlık sadece benimle ilgiliydi, çevremde birileri olunca, birileri yakınıma girince, birilerinin ruhuna dokununca, ya da onlar benim ruhuma dokununca bir şeyler hep beni rahatsız eder, yalnızlık iyiydi, benim içinse tek yol gibiydi. 

Başlarda yalnızlığın kendisinin bana iyi geldiğini düşünürdüm. Kendimle kaldığımda başka bir şeyden etkilenmez sadece kendime odaklanır ve kendimi tanımaya çalışırdım. Çevremdeki tek ses, tanımadığım birinin tanık olmadığım bir konu hakkında söylediği şarkılar ya da kuşların birbiri ile ne konuştuğuna dair hiçbir fikrim olmadığı cıvıltıları olurdu. Bense kafamı dinlerdim, içimdeki sesleri, kendi benliğimi, yargılamaz, kavga etmez ya da birbirimize sinirlenmezdik. Çoğu zaman bana karşı tez üretir ve birbirimizi çürütmeye çalışırdık. Birbirimizin boğazındaydık, sıkmıyor ya da birbirimizi öldürmeye çalışmıyorduk ama tam karşı karşıyaydık. O götün gözlerinin içine bakar ve içimden geçen her şeyi söylerdim, aynı şekilde o da gözlerimin içine bakar benden korkmadığını belirterek, ağzına geleni içimden geçen her şeyi söylerdi. Yorulana kadar bu iş böyle devam ederdi. Birbirimizi birçok kez çarmıha germeye kalktık, tam ellerini mıhlayacağım anda, bir bacağı ya da bir eli kurtulur ve beni yere yatırırdı, ağzına geleni söyler ve bu sefer o beni giyotine göndermeye çalışır kafamı tam kopartacağı anda keskin bıçağın altın bir şekilde kaçardım. Yargılama yoktu, öfke de yoktu, sadece birbirimizin canına okuyorduk, bir kazanan yoktu bir kaybeden de yoktu. Gelişmenin tek yolu gibi görüyordum, kendimle yüzleşmek, bir başıma kalıp dünyadaki en zorlu rakibin icabına bakmak bana özgüven veriyordu. Haklamak istiyordum o şerefsizi ama o beni benden daha iyi tanıyordu, zayıf noktalarımı biliyor ona göre konumlanıyordu. Zor tartışmalardı, koyu muhabbetlerdi, ta ki beni gerçekten alt edene kadar. İşte o an tam boğazımdan yakalayıp beni kıskıvrak bir köşeye sıkıştırmıştı, kurtulamıyordum, çünkü haklıydı. Lanet olasıca bu sefer boğazımı sıkmakla kalmıyor, kemiklerimi de kırmaya çalışıyordu. Ruhumu delik deşik ediyor, aklımla oynuyordu. Bu sefer kaybeden kesinlikle bendim ve dediklerinin doğruluğu karşısında pes etmek dışında bir şey yapamadım. Kazanmıştı…

Neden yalnızlıktan hoşlanıyorsun biliyor musun diye sordu, ben de onunla olan tartışamalarımızın beni daha da geliştirdiğini, benim gerçek benliğimi bulmama yardımcı olduğunu söyledim. Güldü, hayır dedi, berbat birisin de ondan dedi. Yaptığım onca güzel şeylere bak, çevremdeki insanlara bir bak, hepsinin hayatındayken nasıl da keyif katıyorum, bensiz yaşayamacak hale getiriyorum, beni özlüyorlar, beni arıyorlar ve beni seviyorlar diye haykırdım. Bana olmadığın birini anlatma sen bir hiçsin seni en iyi ben tanıyorum dedi. Sor tüm çevreme bensiz bir hayatın hayalini kurabiliyorlar mı, bensiz aynı keyfi alabilirler mi, baksana çevreme ne çok insan var hepsi benimle olmak için can atıyor, hepsinde bir izim var ben ruhlarına dokunuyorum, ben insanları etkiliyorum, benim için ölecek insanlar var bunu biliyorsun değil mi dedim. Boğazımı iyice sıkıp, dudaklarının ucu hafif yukarı kalkarak ve üst dişleri hafif gözükerek güldü, sen bağımlılıkla bağlılığı karıştırıyorsun, bana iyi bir insanmış gibiymişsin konuşma çünkü değilsin, insanların hayatına girip hiçbir şeyleri kalmayana kadar tüketiyorsun bu etkilemek değil, zincirlemektir dedi. Gözlerim fal taşı gibi açılmış, boğazımdaki acıyı unutmuştum, kalbimi hissettim, paramparça olmuştu, zor bela, sen sen ne diyorsun ne demek istiyorsun diyebildim. Kendini öyle bir konuma koymuşsun ki, herkesin tanrısı gibi davranıyorsun, insanları cezalandırıyor ve kendine muhtaç bırakıyorsun, beraber bireyler inşaa ediyor, tüm emeği üzerine alıyor ve sonrasında en küçük bir inanmamışlık da her şeyi yakıp yıkıp küle çeviriyorsun. İnsanlar sensiz daha mutlu bir yaşamların hayalini kuruyor ama sen giderken öyle büyük zararlar veriyorsun ki bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, karşıma geçmiş bunu iyilikle insanların hayatına dokunarak yaptığını söylüyorsun, çevrene bir bak, hayatından çıktığın insanlara bir bak, yakıp yıkıp ağzına geleni söyleyip çekip gidiyorsun, sen sanıyorsun ki senden sonra kimse mutlu olmaz, evet doğru çünkü geri dönülmez zararlar veriyorsun ama asıl olay şu, anlamadığın şey şu, o lanet egonu aşağıya çekip görmen gereken şey şu, sen en baştan kimsenin hayatına girmesen onlar zaten mutlu bir hayat sürüp gidecekler, sen bir külfetsin, sen bir cezasın herkes için, lanetlisin, elini dokunduğun her şey, seni seven herkesi ruhsuz paramparça insanlara dönüştürüyorsun, sanıyorsun ki yalnız kalmak sana iyi geliyor, hayır senin yalnız kalman herkes için daha iyisi, sen birilerinin hayatında olmayınca güneş daha güzel doğuyor, gece bir sis gibi insanların üzerine çökmüyor, bana sakın ben gittikten sonra deme, sen girmeden önce herkesin güzel bir hayatı vardı, senden sonrası ise cehennem gibi oluyor. Yalnız kal, tanrıya şükür kuşlarla konuşamıyor onların hayatına dahil olamıyorsun, yalnızlık senin için tek bir yol değil, senin yalnızlığın herkesin mutluluğu için tek yol.