Ben bir çam ağacıyım…
Kokusunu tanıdığım ve doğduğumdan beri köklerimin sımsıkı sarıldığı topraktan uzaktayım. Ben, Anadolu’dan başlayıp tüm dünyaya yayılan göçün bir parçasıyım.
Ben bir çam ağacıyım…
Başka nereye gider, nerede kök salarım ki? Dallarıma kuşlar başka nerede konar? Kozalaklarım başka hangi topraklarda tutunabilir ki?
Ahh, sorular!
Belki de her şey sizinle başladı. Ben kimim? Benim köklerim nerede? Neden buradayım?
Göçüm sorularla devam ediyorken ben sadece ait olmayı tekrar hissetmek istiyorum. Köklerim tekrar suya kavuşabilecek mi? Ya gittiğim yerde toprak beni kabul etmeyip köklerimi kırarsa? Toprağın, köklerimi kabul etmesi için daha ne kadar yolum var?
Bir anda karşıma çıkan başka çam ağaçlarının görkemiyle büyüleniyorum. Onları rahatsız etmemek için kıyıda köşede bir yer buluyorum. Toprak ananın özlediğim o tanıdık kokusu içime doluyor. Belki de o kadar zor olmaz yeni bir yuva bulup kabullenilmem.
Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum. Geldiğim yere ne kadar da benziyor. Güneş, bütün renkleriyle gökyüzüne doğarken acaba ben bu renk sarmalının neresindeyim? Başımı indirip ormana tekrar baktığımda binlerce rengin hep beraber ışık saçarak dans ettiğini görüyorum.
Ben de o ışığın bir parçası olduğum için mutluyum. Artık kaygılanmaya gerek yok. Ve artık hangi renk olduğumun da bir önemi yok.
Şunu anlıyorum ki nereye gidersem gideyim köklerim hep benimle…
Yeter ki renklerle köklerimi aydınlatayım.
Ey sonsuz ışık!
Kendimi sonsuzluğuna emanet ediyorum.
Yayınlandı