Yıkıldı yine ayaklarımın altında kırıntıları gök kubbenin. Bir kısmı sakalında birikmiş. Bundandır ki her şiire konu olur sıfatın. Gözlerinden kahvenin en acı tonu ve tadı vurur damağıma. Okuyamamışım demek ki o gözleri. Seninle de bir kırk yıl hatırımız olmayacakmış. Canın sağ olsun, ne diyeyim.


***


Sahici gülümsemelerin, masumiyetin yegane göstergesi-imiş. Ben ki o standartlara anlamlar yüklemeyi ne severim, tanımazsın sen beni, eh, cahilliğin de ondandır zaten. Tanımazsın sen beni, ne çok insan büyüttüm içimde... Saygınlığımı nasıl da azar azar kaybettim kendime karşı. Ne gelmeyi bildim şu dünyaya ne de gitmeyi biliyorum şimdi. Benim içimde büyüttüğüm herkes bir dünyaydı aslında bana. Ninniler değil de ahlar iliştiririldi her birinin kulağına. Sen beni tanımazsın ve acısı şu ya, ben de seni tanıyamayacağım. 


***


Şimdi belki de birkaç dakika sonra yine göreceğiz birbirimizi. Sende bir ahbap görmenin mutluluğu, bende yarım kalmaya gebe bir hikaye burukluğu… Kahkahalar atacağız cümbür cemaat, eşlik edeceğim her birine. Attığım kahkahaların bedelini elbet gece çıkartacaktır benden. Geceler ki seni tasvirler bana. Seni fısıldar yıldızlar gözlerim sigara dumanlarıyla buğulanırken. Geceler ki ben hakimiyet kurarım hayal aleminde, gündüzleri senin suskunluğun tarafından fethedilen…