Aramızda yüzlerce kilometre vardı. Bundan aylar önce yaşadığım şehre gelmişti ve beraber 10 gün kadar geçirmiştik. En yakın arkadaşlarımdan birisi olacağını, hatta ve hatta tek arkadaşım olacağını hiç tahmin etmezdim. Ona o kadar bağlanmıştım ki halihazırda arkadaşım olan insanlarla olan muhabbetimi zamanla azaltmış ve tüm vaktimi sadece ona harcamaya başlamıştım. Aramızdaki mesafeye rağmen nasıl mı zaman geçiriyorduk? Tabii ki sosyal medya sayesinde. Evden dışarı çıkmaz, dışarıdaysam hemen eve dönmenin yollarını arardım. Asosyalliğin dibine vurmuştum. Hoş, hâlâ da aynı durumdayım.
İstisnasız her gün konuşurduk, her gün. Bana hayatındaki tüm detayları anlatırdı ve bu durum son derece hoşuma gidiyordu. Kendisinden hoşlanan insanlardan bahsettiği de elbette çokça oluyordu. Onlara karşı hep mesafeli oluyor ve onları kırmadan nasıl geri çevireceğiyle ilgili benden yardım istiyordu. Geri çevrilen tüm insanlar aslında onun değil, benim sözlerimle reddedildiler. Ve bu durum bana inanılmaz bir haz vermekle birlikte yüreğime su serpiyordu diyebilirim. Eğer bir başkasıyla iyi anlaşacak ve onunla bir yola girecek olsaydı hayatımdaki tüm insanları uğruna feda ettiğim yegane insan da hayatımdan çıkacak ve yapayalnız bir insan olarak kalacaktım. Yeni insanlarla tanıştığını söylediğinde, birinin ona takip isteği attığını anlattığında elim ayağım titremeye başlardı.
En sonunda sanıyorum ki korktuğum başıma geldi. Yaklaşık 1 hafta kadar önce birinin ona takip isteği attığını söyledi, tanımıyordu. Tanımadığı insanların isteklerini kabul etmezdi normalde ama anlam veremediğim bir şekilde bu seferkini kabul etti. İsteği kabul olan çocuk önce paylaşımlarını beğendi, sonra arkadaşımın ilgi alanları üzerinden yürüyerek onunla konuşmaya başladı.
İlk konuşmalarını bana anlattı. Dediğine göre çocuğa mesafeli yaklaşmıştı ama muhabbetini sevmişti. Bunu duyduğumda yıkılmış ve kontrol edemediğim bir kıskançlığın bünyemi sarstığını hissetmiştim. Bu kıskançlığı kendisine biraz belli etmiş de olabilirim. Kıskançlık ve ben... Onunla arkadaş olduğumdan bu yana tamamen bambaşka bir insana dönüştüm. Eski beni gerçekten özlüyorum.
Sonraki konuşmalarında filmlerden konuşmuşlardı. Ve bir sonraki konuşmalarında ise çocuk kendisine saçma bir video çekip yollamıştı. Ne hikmetse bu saçma videoyu arkadaşım çok komik bulmuş ve benimle de paylaşıp kahkahalara boğulduğu söylemişti.
2 gündür ne arıyor ne de soruyor. Telefonumun en ufak titreşimini uzaklardan hissedip anında koşarak geliyor ve telefonu elime alıyorum. Her seferinde de bankalardan bildirim gelmiş oluyor. Ben ona halini hatırını sorduğumda ise hem geç dönüş yapıyor hem de kısa cevaplarla geçiştiriyor.
Şu halime bakın. Yüzünü bile göremediği bir insan için kendini her şeyden soyutlamış, yapayalnız, hasta herifin tekiyim ben. Böyle biri değildim. Böyle biri olmamalıydım. İçimde bir yerlerde böyle birisi bulunmamalıydı. Ona, içimdeki bu kişiyi bana gösterdiği için teşekkür etmeli miyim bilmiyorum. Yoksa beni böyle birine çevirdiği için ona lanet mi etmeliyim? Ondan önce sıradan bir insandım, beni bu hâle ondan başkası getirmiş olamaz değil mi? Kıskanç, bencil, narsist, paranoyak... Bunlar bana çok uzak kelimelerken nasıl oldular da bana dönüştüler? Ya da ben mi onlara dönüştüm? Hayır efendim! Dönüştürüldüm.
Acınası varlığın tekiyim. Komediye bakar mısınız? 2 gün benimle konuşmadığı için yazdığım şu yazıya bakar mısınız? Doğrusunu söylemek gerekirse benimle konuşmamasından ziyade hiçliğin ortasından çıkan birini bana tercih etmiş olması canımı sıkıyor. Bir yandan da benimle konuşmaya devam edemez miydi? Neden benimle iletişimi kesti?
Gün boyunca kafamda yalnızca bir düşünce vardı: Bir baltam olsa ne güzel olurdu. Şöyle büyük, sağlam bir balta. Gün içerisinde birçok kez ellerimle hayalî baltamı kavrayıp etrafa indirmekten alıkoyamadım kendimi. Her seferinde gözlerimi kapatıyor ve karşımda 3 kişi hayal ediyordum: Uğruna kendimi mahvettiğim insan, uğruna kendimi mahvettiğim insanı benden çalan diğer insan ve bir başkası uğruna kendini mahvetmiş kıskanç, bencil, narsist, paranoyak bir hayvan. Bunlardan sadece birini öldürecektim. İçlerinden en çok hangisinden nefret ediyorum?
Masanın üzerinde açık olan defterin sayfalarında bu metin yazılıydı. Defterin hemen yanında duran telefona daha yeni mesaj gelmişti. "Nasılsın?" yazıyordu mesajda.
Odanın sonundaki pencere açıktı ve rüzgar, hafifçe kenara çekilmiş perdeleri odanın içerisine doğru savurmaktaydı. Dışarıda kırmızı ve mavi ışıklarla renklenen bir gece vardı. Meraklı insanların etrafına üşüştüğü ve kimsenin tanımadığı bir beden ise bu pencerenin hizasında aşağıda kanlar içinde yatmaktaydı.