Evet, soruyorum... Sizce sanat sanat için midir yoksa biladerim için mi? Yüzyıllardır cevabı aranan bu kadim soruyu BuBi' Sanat sitesine girip de karantina sürecinde biraz olsun can sıkıntısından kurtulmak isteyen sizler için cevaplayacağım. Manga'nın Cevapsız Sorular şarkısındaki soruların geride kalmamasını istiyorsanız bu yazıyı sonuna kadar okumayı unutmayın lütfen.


Ülkemizde Ben Fero adlı bir beyefendi var, herhalde bu yazıyı kendi şimdiki zamanında okuyan bir sosyal medya kullanıcısıysanız Ben Fero'nun ne anlama geldiğini ve nasıl bir sanat icra ettiğini de az çok biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum. O yüzden sanatın sanat için mi yoksa biladerlerimiz için mi olduğu konusunu Ben Fero'yu milyonlarca kez dinleyen bir toplumun içinde olduğumuzdan dolayı bir konuşalım derim.


Öncelikle John Berger'in Görme Biçimleri adlı kitabından bir kıssa anlatayım size, toplaşın yamacıma. Berger bu kitabında der ki, nü kadın tablolarının eskiden beri yapılagelmesi ve kadın çıplaklığının nesneleştirilmesinin sanat içerisinde zamanla bir meta haline gelmesi de aslında erkek iş ve devlet adamlarının isteklerinden dolayıdır. Çünkü kendisini başkaları üzerinden başarılı olarak hissetmek isteyen sıkıntılı erkekler, nü kadın tablolarının altına geçip "Şu kadına bak bro, kendini ne hale sokmuş. Biz ise ne kadar başarılıyız kehkehkeh" gibisinden cümlelerle kendi başarısızlıklarını tatmin etmiştir. Bak şimdi nereden nereye gideceğiz...


Sanat eğer sadece sanat olarak kalsaydı sanatın metalaşmasından da bahsedemezdik. Hegel'in estetiğinde, seyredilen sanat yapıtı ile seyreden toplum arasında meydana gelen sentez ise bu "meta" dediğimiz şeyle yani parayla olur. Yani sanat ne sadece sanat içindir ne de biladerim içindir, sanat çoğu zaman para ve benim satın alıp sahiplenmem içindir. Yukarıda anlattığım nü kadın tablolarının tam tersi versiyonunu tam olarak Ben Fero'da görürüz. Ben Fero'nun kliplerinde herkes zengindir, katlanarak her an katlanarak from, zero, Fero, hero, bro, şakkadanak şekilde konformist bir hayat özendirilmeye çalışılır. Sartre'ın varoluşçuluk felsefesinin de savaşa savaşa, yavaş yavaş ve acıyla kurulduğunu düşünürsek Ben Fero'nun da evinde katlanarak her an katlanarak varoluşçu sancılarla dolu sanatsal bir hayat sürdüğünü kurgulayabiliriz belki, ya da dur o kadar düşünmeyelim.


Dedim ya, sanat benim satın almam içindir. Çünkü satın aldığımız şeyler bizi eksik hissettirmez, eksiklik duygumuzu kapatır. Reklamların hepsi bizi eksik hissettirmek içindir, alıcıyı harekete geçirme işlevini kullanıp satın alma dürtümüze oynarlar. Bu yüzdendir ki, bu devirde kendini ne kadar çok pazarlayabilirsen ve kitlelere onaylatabilirsen o kadar da sanatçı sayılabilirsin. Kant'ın estetik felsefesini tanımlarken dediği beğeni yargısının seyirsel olma durumudur bu. Benim seyrettiğim şeyler ile farklı zevklere sahip insanların seyrettiği şeylerin kategorizasyonu farklı sanat algıları oluşturuyor. Zaten tam da bu yüzden Ben Fero'yu dinleyen biladerler (toplum) olmasaydı Ben Fero'nun da başarısından şu an bahsetmiyor olurduk.


Danla Bilic'in bir ''AHAHAHAH'' tweet'iyle 70 bin beğeni alması ve benim ''AHAHAHAHA'' yazsam alacağım 3-5 beğeni arasında da böyle bir bağlantı vardır. Herkes kendi hakimiyet alanında ve kişisel mekanında kendi sanatını satabilecek seyirler oluşturmuştur. Foucault'nun dediği mikro ve makro iktidarlar gibidir bu. Zaten bu yüzden seyretmemizin ve seyredilmemizin de bir anlamı vardır. İzlediğimiz, satın aldığımız, özendiğimiz şeylerle eksikliklerimizi ne olursa olsun kapatmak isteriz, çünkü kendi hayatımızın yetersiz olduğunu düşünürüz. Sanat da zaten bu yüzden çoğu kişinin bir kaçış ve aynı zamanda kendi içine dönüş yoludur. Ama yeni çağın estetiğinde ne kadar onaylanır ve halk tarafından kabul görürsen o kadar da sanatın tescil edilmiş olur.


Yani arkadaşlar, mesela siz havanın kapalı olduğu hakkında bir şarkı yazıp akmak isteseydiniz ve normal bir günde radyonuzda Demet Akalın çalsaydı, muhtemelen sizin sanatınız sadece sanat olarak kalırdı. O yüzden etrafınızda sizin sanatınızı ya da beğendiklerinizi takdir edip devamını bekleyen biladerler için ürünlerinizi ve içeriklerinizi üretmeye devam edin. Sanatın belirli bir alanında çalışmanız veya ürettiğiniz şeyler varsa onları BuBi' Sanat'ta paylaşın. Eğer Antik Çağ'da yaşasaydınız yaptıklarınızı topluma sunmaya o kadar da gerek yoktu, çünkü güzellik zaten nesnenin kendisindeydi ve seyirden bağımsızdı. Yani evet, Ben Fero Platon'un zamanında yaşasaydı aç kalırdı. Fakat şu an beğeni yargısının seyre muhtaç ve etrafımızda bizim çalışmalarımızla ilgilenecek olup onları değerlendirmesi gereken biladerlere bağlı olduğu bir zamanda yaşıyoruz.


Bu yazıyla birlikte bir sanat icra ettim mi bu ayrı bir tartışma konusu fakat bu sitenin içerisinde gezindiğiniz sürece de sanatın BuBi' Sanat için olduğunu söyleyebiliriz. Yazıyı buraya kadar okumaya sabreden ve alayını dinleyen biladerlerime sadece heceleyip geçmedikleri için teşekkür ediyorum.


Yazar: Oğuz Aktürk