Ben bir garip Hatice

"Yazık oldu Süleyman Efendi'ye."

Duydum ki merak ediyormuşsunuz,

Hususi hayatımı.

Anlatayım:


Evvela kadınım,

Yani sirk hayvanı falan değilim.

Burnum var, kulağım var,

Pek biçimli olmamakla beraber.


Bir evde otururum,

Yarı zamanlı bir işte çalışırım.

Bir de ders çalışmaya uğraşırım,

Matematik ve geometriyi severim yalnız.

Ama ders çalışmaktan nefret ederim.


Öğretmen olmuşum bir kere,

En iyisi olmalıyım, dedim kendime.

Ama ne ağır bir yüktür şu,

Bir türlü gerçekleştiremediğim potansiyelim!


Oblomovluktan sıyrılıp masaya oturdum mu, ne ala,

Ama masa da masa, hani ha!


Kendime güvenim sonsuzdur yine de.

Ne İngiliz kralı kadar mütevazıyım,

Ne Celâl Bayar’ın sabık ahır uşağı kadar aristokrat.


Dereotunu severim,

Mangala bayılırım.

Malda mülkte gözüm yoktur,

Vallahi yoktur.


En yakın arkadaşlarım Büşra ve Emine'dir.

Büşra’ya Theo, Emine’ye Wilhelm derim.

Bir de Nastenka adını verdiğim

Beyza diye sevdiğim bir arkadaşım var.

Neyse ki Nastenka’nın kim olduğunu bilmez;

Telaffuzunu sever,

Bu da bana yeter.


Girdiğim her ortama uyum sağlarım,

Sevilirim de,

Fakat hiçbir yere ait hissetmem.

Ama ne önemi var?

Bir insanın gözlerindeki şefkatin,

Bana dokunduğu anı yaşadıktan sonra…


Vedaları hiç sevmem,

Hiç gitmesin isterim insanlar.

Ama gelmemek üzere gidenler olur.

Ve onlar hep çok sevdiklerimdir.


Ehemmiyetsiz şeylerle de oyalanırım.

Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz

Sadece üdeba arasındadır.

Belki daha bin bir huyum vardır,

Ama ne gerek var hepsini sıralamaya?

Onlar da bunlara benzer işte.



Bir Orhan Veli şiirinden esinlenme:)