Kapılar açılır, kapılar kapanır... Bazı kapılar hep açık kalır, eşiğe bakmak için... Beklenen biri vardır ha geldi ha gelecek. Her an kapıda belirecek gibi. Kendisinden önce kokusu gelir ya bazı insanların...O tanıdık kokuyu almak için rüzgarı koklayıp durursun.

Yaşlıları vardır evlerin ve eşiklerin. Ellerini kanadı kırık kuş gibi kucağına bırakmış, parmaklarının arasındaki tespihle ya sabır çeken gözü eşikte yaşlılar... O kapının önünden gençliği geçer gelinliği damatlığı geçer. İlk yürek ağrısı, gizli gizli bakıştığı geçer. Kış, bahar, yağmur, kar geçer. Ömür bir kısacık masal. Bir varmış bir yokmuş diye büyüyen çocukluğu geçer kapılardan, elinde bir somun ekmek, cebinde misketler... Gölgeler geçer karanlıkta sessiz sedasız. Cenazeler, düğünler bayramlar geçer o kapının önünden... Yaşam geçer.

Ne dışarı çıkar kimisi ne içeri girer eşikte oturup yolu, sokağı, şehri izler. Hayatı kaçırmıştır, treni, vapuru, otobüsü kaçırmıştır. Hayatının melodisi dansa davet ederken sımsıkı kapatmıştır kulaklarını ve yetmezmiş gibi "duymuyorum" diye bas bas bağırmıştır.Elinde kala kala bir güvercin tedirginliği ile sığındığı o eşik kalmıştır. Meraklıdır eşikte oturanlar. İçerisi nasıl? dışarıda ne var? Akıp giden yol nereye varır bilmez. Korkak! öylece oturur eşikte.


Bazı kapılar hep kapalıdır. Kırk kilit üst üste çelik bir zırh gibi saklar içindekini. Bakıp ardındakini merak edersin de giremezsin. İçerideysen kimseye açamazsın kapıyı. Sadece sana görünür bir yazı kapının üzerinde " pişman" giren pişman, çıkan pişman. Bazılarının üzerinde koca bir tokmak öyleki tutup tokmağı kapıya vursan kıyamet kopacak, sanki sur'a üflenmiş gibi...


Cennetin sekiz kapısı,cehennemin yedi kapısı, kalp kapısı, ruh kapısı.

Kapıları çok severim. Kâh açarım kâh kapatırım. Eşikte oturtup seyreylerim dünyayı. Fotoğraftaki Kırmızı kapı da en sevdiklerimden. Gelip geçen yolcuyum eşiğe oturup soluklandım bir 'an daha biriktirdim.

Ben kapısız köyün konar göçeri.....!