ben yalnız bir dağım
tavşanları umursayan,
konukları kaplumbağalar olan
üzeri toprakla örtülmüş
ve hayatla örtüşmüş bir taş parçasıyım
ben şu heybetli köprüyüm
üzerimde gezinen ayakların taşıdığı yükü
en derinlerinde hisseden
sulara gömülmüş bir köprüyüm
çürümüş bir tahtayım ben
tabutları var edenim
içime ölüler yatırıp
sessiz çığlıklarını duyanım
gazdan bir zihinim ben
bazen görülmeyen, bazen kokmayan
ve bazen de hâl değiştirenim ben
o kötücül düşüm ben
hayal perdesinde gösterildiğimde
saçları beyazlatan ve tırnakları bitiren
o korkulu düşüm
bazen düşüşüm
ama en çok da kalkamayanım
tanıdığım her bedende
kendi altında kalanım
insanların gözlerine esen rüzgarım ben
nereden geldiği belli olan
ama ismi bilinmeyen
o soğuk rüzgarım ben
bir serçenin yalnızlığıyım ben
sürümde anlaşılmayan ve konuşturulmayanım
sırf bu nedenlerden dolayı
en çok da senim, sendenim.
fp.
2020-11-07T14:21:27+03:00teşekkür ederim.
Muhammed Dalpalta
2020-11-07T13:58:12+03:00Samimi ve hoş bir şiir olmuş. Ben beğendim. Ancak anlatılanı daha geniş bir çerçeveye yaymak yani kısımları daha kapsamlı ele almak okuma keyfini artırırdı muhakkak. Kaleminize sağlık. Devamını bekliyorum.