Ben, sen, o


Yazılış ve anlam açısından bu kadar farklı kelimelerin/öznelerin aslında tek bir kavramı ifade ettiğini söyleme cüretini kendimde bulsam meczup yaftası yiyebilirim. Ama evet bunların hepsi telaffuz edemediğim yalnızca tek bir “şeyi” karşılıyor olabilirler.


Ontoloji tartışmasına girmeden insanın sosyal bir varlık olduğunu söyleyip konuyu istediğim tarafa çekmek istiyorum. 


Tarih boyunca önemli-önemsiz, padişah-reaya, yerleşik-göçebe, dua eden-çalışan yani bütün insanlar için genel olarak hayatlarının büyük bir bölümünde özel olarak ise daha mikro seviye de bir “o” veya “öteki/ler” kavramı olmuştur. Bu durum çağa ve coğrafyaya göre birtakım telaffuz farkları içerse de günümüze kadar devam etmiştir ve muhtemelen yapay zekâ çağında da devam edecektir. Tıpkı 1750’lerde başlayıp ‘bitmeyen devrim’ olarak adlandırılan sanayi devriminin devam ettiği gibi… 


Yazının giriş paragrafının ilk cümlesinde kendisini kuytu köşe bir yerlerde saklayan “o” kavramını görmemenizin tek sebebi yağmur ormanlarında yeşil renkli kamufle kıyafeti giymiş bir askerden farkı olmamasında gizlidir. 


Evet, şu an da kelime seçiminde ya da paragraf uzunluğunda tercihimi, “sen” in kaygıların, korkuların, çekincelerin belirliyor. “Sen”i gözlerim kapalı bir şekilde tasavvur etmem veya düşüncelerini tahmin etmem çok zor değil. Çünkü ben aslında kıyafet seçimimde, toplum içerisindeki hal ve hareketlerimde, konuşurken ki ses tonumda hatta biraz daha ileri giderek fikirlerime şekil verirken ki son rötuşlarımda “senin” istediklerini yapmaktayım. Bu benim engelleyebileceğim bir durum olmadığı gibi çoğu zaman bunun farkında bile değilim. Gerçi farkında olsam bile önüne geçebilme kabiliyetini kendimde her zaman bulduğumu söyleyemem. 

Bu konu üzerine bir şeyler söylemek için altın bir kelime olarak gördüğüm “özgürlük” kelimesinden örnek vermek istiyorum.


Bana göre özgürlük izafi bir kavramdan ziyade mantık olarak imkânsızı ifade eden bir terimdir. Çağımızda “özgürlük” gibi sosyal hayatta sürekli kullanılan bir kelimenin anlamını çok az kişinin düşündüğünü ve kişinin istediğini yaptığı zaman kendisini özgür olarak nitelediğini biliyorum. Ama şöyle bir soru sormaktan da kendimi alıkoyamıyorum: Acaba kişi istediği şeyi gerçekten kendisi mi istiyor yoksa bir başkasının bilinçli veya bilinçsiz ona dayattığı fiiliyatı mı uyguluyor? Bu soruyu cüretkâr bir şekilde şöyle yeniden sorabilirim: Senin özgürlük kavramının içinde bile benim kaygılarım varken ‘’özgürlük’’ terimi ne kadar da mantıksız görünüyor, değil mi?


Şimdi burada yazıyı örneklere boğabilirim ama “onlar” dediler ki yazının uzunluğu metnin muhtevasını olumsuz etkilermiş. Böyle yeteneksiz görülmek istemem.


Derdimi ise ‘ben, sen, o, biz, siz, onlar aslında sadece benim ya da sadece sensin ya da sadece o ya da …’ cümlesiyle anlatabilirdim. Bu cümleden reenkarnasyona inandığım anlamı çıkmamalı sadece ‘sen’ ne dersin diye korktuğum ve derdimi anlatamamaktan çekindiğim için lafı bu kadar uzattım. Sanırım bu yazıyı ben değil sen yazdın ya da o yazdı ya da...