Ben seni bilirim.
Öptüğüm avuç içlerinden, secdem olan omuzlarından bilirim.
Dizlerinin başıma değişinden senin ciğerini ta lisemden bilirim.
Ben denizim kardeşim!
Rüzgar verirsen dalga biçersin. Koyarsan bir kaba alırım şeklini ama gerekirse dalgalanırım yine deyişinden bilirim.
Sen denizsin kadın.
Ben seni suya yakışanı yapmandan bilirim.
Bakma öyle sahile karşı endişeli endamıma, ben seni kendimden bilirim.
Saçlarına değen rüzgar bendim.
Ben senin dalgalarını yüreğimin çırpınışından bilirim.
Ne olurdu dalgalanmasaydın aşkın perdelerine,
Ne olurdu dost kalsaydık sahile karşı kıyısının evimde.
Ben seni kaynar su gibi tepemden dökülmenden bilirim.
Ne yapacak sanki, sanmıştım rüzgara su.
Ben seni kadın, rüzgarıma yağıp kendini tükürecek sıfatların suratına vuruşundan bilirim.
Dinle beni bir kere de. Sen beni bilirsin ama ben diyeyim yine de
Rüzgara yakışan görünmeden esmektir her yere. Ben seni beni görüşünden,
Ben seni beni görünür kılışından da bilirim.
Sen denizsin ya şimdi kadın.
Ben seni okyanuslara kafa tutuşundan,
Rüzgarı bile kasıp kavuruşundan bilirim.
Sen denizsin ya şimdi kadın.
Ben de rüzgarı bilirim.
Ben rüzgarın kendisi, ölümün erkek kardeşiyim. Ve ben senin adına bildiklerimi,
Dolduğum her kabın şeklini bozduğumdan severim.
Keşke derim can dostum, kainatım denizim.
Denizler sudan değilde rüzgardan olsaydı.
Giden dalgalar dönüp mutlaka bir gün suratıma vursaydı.
Ben seni şimdi kainatım,
Yağmur olup sigarama yağışından
Sana karşılık vermeye telaşımla
Kendi suratıma tükürüşümden bilirim. Her şeye rağmen
Öperim.
Varsa yağmurundan, yoksa rüzgarından.
Avuç içlerinden, omzundan,
Kâbe’m olan alnından öperim...