Birincisi değildim hiçbirinin,


sonu başı hepten yitirmiş bir adamım.


Ya birinde bir hakikate tanık olduydum.

Gözlerinde dokuduğu uzun mısralarda,


cazibesiz "Nasılsın?" sorusundan öteydi bu.


"İyiyim" deyişim delilik, bakışları ısrarla,


dehşet bir şeydi.


"Ya sen?" cılız çıkan sesimle deyiverdim.


"Aynı" demesi kilit gibi değiverdi.


Kenetlendim, kopamadım sesin yankısından.


Soluksuz sevişmemiz buraya kadardı. konuşursam ne konuşacaktım?


Dudaklarındaki perde kapandı.


Issızlık orta yeri alınca kenardan


bir sükunet çıkacaktı, durdurdum,


yakaladım sesimi yanıbaşından.


"Aynı kötüdür."


"Olsun iyi yalanından iyidir."


Rehbersiz gemi oyunuydu pusulası iç sesiydi.


Güvertede dudağı aralanıp nefesini bırakmasıyla kesildi bacaklarımın bağı.


Bağlayamadım. Çok yakındık bağıramadım da.


Gökkubbe altında devrik atlar vuruldu.


Kurşun sesleri omuz üstü duyuldu.


Yüzü buruştu, kaşları çatıldı,


-Çakı gibi fişek gözleri üstünde kor benzeri-


sade kara kaşları.


Vuslat gerekse iz bilinmezdeyiz.


Derdimi bir sana diyebilirken dedirtmez oldun.


Yerimi bilmezken yerim bildim


"Fazla aştın daha bulma beni" dedin.


Rab dedim "yakub olmaya razıyım yusufun yolunu bulsun sana kul olsun."


Rab dedi "vuslat görünse de arayış uzun."


Güvertede iki gözü gözüm üstü öpsem dediysem de öptürmedi.


Kara felaket uzakta ,yağmalandım.


Deste deste gül kopardım mezarıma.


Gönlüm kaldı da ala boyandım.


Ben bu derdimi kime döksem susturuldum.


Sana sustum, aldırmadın.


Ben de birinden bir sıraya girdim,


karıştım elaleme.


Alemin delikanlısı bendim benzedim viraneye.


Eğilmedim fakat devrildim ve vuruldum. Vurgunlardan birinciye, bir kez.


Avunurum şimdiyse "arayış uzunsa da vuslat görünür."


Yuva ya da hayal kurarız. Ninni ya da sela okunur kulağında durgun dalga sesiyle karışık.


Misal senin ya bizi oldur ya da bilirsin tüm ikincilere asiyim.