Korkum da kanım gibi uykum da

Gecenin rengi olmaz

Sabaha varan kavuşur ışıklara ve de renklere

Yorgun ve uykusuz bedenim gibi

Alışık ruhum da zindanlara

Alışığım kuru toprakta ölmeye

Kan revan içinde boğulurken

Düşmanın miğferinin parçaları sızlatırken kemiklerimi

Kalan sağ yerlerimden tutunmalara

Oysa ben hiç gül bahçesinde ölmedim

Daha önce gül kokmamıştı cesedim

Gün doğmamıştı yolumun üzerinde

Karanlıkta ayağımın değdiği yerleri yurt belledim kendime


Bunlar benim hikâyem

Ama senden önce

Yolum karanlığın içinde kaybolduktan sonra

Yoluma gün doğmadan önce

Bunlar bir insan mesafesinde

Şimdi çok uzak yerlerindeyim hayatımın

İki hayatım arası çokça mesafe

Ama bir insan yolu kadar eder bir deyişle


Ellerinde ışığı taşıyan köre aptal derler

Kör, yolu göremeyecekse ne önemi var diye

Sen kör olsan bu örnekte

Aydınlıkta iken karanlığa dalan

Karanlıktakileri yurttaşın sayan

Karanlıkta kalanı kendi sanan

Bir kör olurdun bence

Elinden ışığını hiç bırakmayan

Elin yansa da lambayı atmayan bir kör


Karanlıktan korkmaya Edison'dan sonra başladık

Ondan önce karanlık evimizdi

Sonra sonra düşman edindik

Oysa tanrı karanlığı biraz dinlenelim diye vermişti

Biz lamba takıp çalışmaya devam ettik


Kör dedim ya sana

Kör değilsin aslında

Gözlerin sıkı sıkıya kapalı sadece

Biraz araladığında aydınlık yakıyor gözlerini

Açmak istiyorsun ama yanmak istemiyorsun

İkileme düşmektense göz kapaklarını terapistlerin açmasını bekliyorsun

Tanıdığım en iyi terapist sen olduğun halde


İnsanı kendinden daha çok kimse tanıyamaz

Sen hariç

Herkesi kendinden daha iyi tanıyorsun

Her nasılsa

İki türlü de geçerli bu cümle

Hem herkesi kendini tanıdığından daha fazla sen tanıyorsun

Hem de kendini tanıdığından daha çok insanları tanıyorsun

Bu sanırım en iyi özetin

Gözlerini kapadın diye değneklere ihtiyacın var sanıyorsun

Gözlerini kapadın diye rüya göreceğim sanıyorsun