Sanki kendi hayatımın başrolü değilim de çevremde olup bitenleri izleyen bir seyirci gibiyim. Dahil değilim. Edilemiyorum. Sesim çevremi değil, beni sağır ediyordu.
Avaz avaz susuyordum.
İnsan, kırmaktan bu kadar korkar mı kendi paramparçayken? Ya da kendisi parçalanmış olduğu için mi korkar bunu yaşatmaktan? İpin hangi ucundayız şimdi? Yine mi bir tarafımız yok? Ortasında mıyız? Net bir kararımız, yolumuz yok. İpin diğer iki ucu bırakıldığı için bu kadar boşluktayız. Tüm bu verilememiş kararlar bizi kendi içimize hapsediyor işte. İçimizde cevaplanması gereken onlarca soru.
Ben hiç az konuşan biri değilim be adam/kadın! Ben kendini susturamayan biriyim. Sesimi sen duymadığın için mi beni böyle itham ediyorsun? Konuşmak sadece dille mi olur? İşitmek sadece kulakla mı? Ben gözlerimle kaç insanın çığlığını duydum bir bilsen. Ruhumla kaç insanın suskunluğu ile konuştum.
Duymuyorsunuz diye ben yok değilim. Beni duymak isteyene en gürültülü şarkı, görmek isteyene en devasa varlığım.
Ben varım, siz yoksunuz!