Yeterince iyi değil. Gürce siyah saçları, gözleri yeterli değil. Ne için? Ne zaman bitecek bu? Onu tanımıyordum. Karşımda belirdi, sigarasını yaktı ve kitabını açtı. Ben izledim. Saçlarını ellerini ve diğer tüm görebildiklerimi. Hatta yanına gidip konuştuğum bir hayal bile kurdum. Gerçekleşmesini diledim ve yerimden kıpırdamadım. Bana bakmadı, çakmak istemedi ya da yanıma gelmedi. Bakışlarımı ondan uzaklaştırdım. Şimdi daha uzağa ağaçlara odaklanmaya çalışıyordum, ne kadar uzağı görebilirsem oraya. Ufuk çizgisine ulaşmak. Ve sanki bir yarış içerisindeymişçesine inatla bakışımı ondan yana çevirmiyordum. Kızıl saçlı uzunca boylu bi kadın gülümseyerek ona yaklaştı. Ve banktan bi çırpıda kalktığında, ben bakışımı ona çevirene dek çoktan yürüyüp uzaklaşmaya başlamışlardı. Ne yazık! Sanki benden bi parça artık yok. Ne siyah gür saçlar ne de gri bir çift göz. Benim olmayanı kavrıyorum. Yine de dargın hissediyorum.

Ne tür karşılaşmalar vardır hayatta? İki yabancının tanışması için kaç tesadüf gerekir. Ya yakınlaşması için? Her sey yazılımıdır yoksa tanrının günlüğünde. " İste simdi gelen adam sarışın kadına çarpacak ve bum! İlk görüşte bir çekim. Sonra bi kaç kez daha karşılaşırlar ve evet o hayallerindeki insan." Hayır. Bi saçmalıktan ibaret. Cesaret işimi peki "İste simdi cesaretini topladı ve ne zamandır arkadas olmak istediği o kızla yanına gidip konuşursa her sey tamam."

Belki bi parça var hepsinden. Ya bi bankta kımıldamadan oturup durursan? İste o zaman şikayet etme hakkına sahip değilsin. İnsanlar seni görmez. Sanki her adımda uzaklaşıyor hepsi senden.

Hiçbirini istemiyorum.

Hepsine aşığım.

Belki artık karşı ki bankta beklemeliyim.

Neyi?