Uzun bir aradan sonra çıkılan sıradan bir yaz akşamı gezintisiydi bu, ılık bir akşamdı, hava sakindi, kıpırtısız. Mutlaka dondurmacıya uğranırdı, belki mısırcıya, babam bayılır mısıra, özellikle közlenmiş olanlara. Çıktık, kalabalıktı, arabayı uzak bir yere park ettik, saat ona geliyor.

Babam geçen yıl uğradığı mısırcının tezgahının kapalı olduğunu söyleyerek kapattı konuyu. Babam dondurmacının uzakta kaldığından yakındı, annem çokta uzakta olmadığını belirterek babamı ferahlattı dondurmacıya doğru ufak ufak adımlarken.

Dondurmalar alındı, gecenin derin karanlığına sessizce ayak uyduran denize karşı bakan bankta yenildi. Ben dondurma almadım. Annem, babam ve kardeşim üç kişilik banka tam sığmışlardı, ben ise tam karşılarında ayaktaydım, çerçevenin dışında, pek konuşmadılar, mecbur kalmadıkça kimse konuşmadı, huzuru kaçırmamak adına kararlaştırılmış gizli bir sözleşme gibi, belki de ortada sözleşme falan yoktur, sadece dondurmalar çok lezzetlidir.

Yol üstünde çarşıda kurulan stantlara doğru gidildi...


“Bu taşlar yumurtaya benziyor.” dedi babam. Sen de: "Özellikle şu benekli olanlar” dedin. 

O zarif, sesinle "özellikle benekli olanlar", "özellikle benekli olanlar"

Sen o akşam babama kurmuştun bu cümleyi, o büyük bir merakla çeşit çeşit taşlardan beyaz olanı eline alıp, şöyle eliyle bir okşayıp, içten ve meraklı ses tonuyla söylemişti. “bu taşlar yumurtaya benziyor."

Sen satıcı olarak kimin alıcı olduğunu anlayabiliyordun şüphesiz. Karşından alıcı değil yalnızca meraklı, taşlardan da hiç ama hiç anlamayan ihtiyar meraklı bir adam vardı. Ama sen kısa kesmeden evet deyip geçmeden “özellikle şu benekli” olanlar dedin hafifçe gülümseyerek, ben o sırada senin solunda durmuş yüz ifadene bakıyordum. Ama bir çok insanda karşılaştığım o zorlama ya da sıkkın ifadeden tek kırıntı yoktu. Dalgalı oldukça kısa siyah saçlarının arasındaki esmer yüzün, sevecen, düşünceli ve duygu doluydu. Ses tonun, kelimeleri kullanış şeklin öylesine sakin ve yumuşaktı ki, hipnotize ediciydi. Bu da kısa bir andı işte, tıpkı hayatta geçen zaman içerisinde biriktirilen anlardan biriydi. Sonra merak ettim, bir gün, iki gün, sen nasıl bir ruh taşıyordun bunu merak ettim. Belki senin ve birçok insan için sıradan olabilecek bir durumdur bu. Ya ben kendi içimi şüphe ve kötülükle doldurmuştum. Ya da sen sahici, nadir, iyi yürekli bir kızdın.