KENDİMİ ANLATIRKEN HİÇLİĞE
o parmaklar
-ki fışkırmaz senin ellerinden-
gösteriyor beni:
"işte yenilmiş bir ordu,
işte mağlubu sevmek-lerin,
yüzü sararmış, solgun;
eti üzerinde, tuğu düşmüş ordular.
işte orada:
tepenin ardında
deniz gibi görünüyor saçlarından
tozlu ve puslu bir sevdası."
benden bahsederler
ne zaman görseler ölü bir kediyi
ve akıllarına düşer elbet;
ne olur sevip de sevilmezlerse.
ey çirkinliğim,
taşıdın bin yıllar gibi yalnızlığı;
geldin, yığdın kapıma kış mevsimlerini.
şimdi kapalı bütün kapılar
elbet sırtım duvara dayalı
ve elbet öldürmez beni ihanet.
fakat bu yalnızlık
zehirli tülbentler gibi dokunmuş bana
bembeyaz ipekler gibi.
sıkarım onu avuçlarımda
parmaklarım arasından fışkırır gökyüzüne
dokunur kuşların kanatlarına
taşırlar hüznü
bir haber gibi başka memleketlere...
BİR İKLİMİN ÇİÇEĞİ
yüzün bütün
bütün mevsimlerin harmanı.
ah kokusu var
seni öpmenin;
seni sevmenin ağırlığı var.
yazık,
yazık ki insan,
şu kısacık ömründe
özlememeli bir başkasını.
hayat bağlanmış kapına,
ömrün;
ömrümün sürgünü.
sen geçtiğinde hayalimden
çırılçıplak ve ıslak
ve yağmurlu
atıldım güneşlerin boynuna
boğuştum
köpüren her bulutlu geceyle.
belki sana gelirim yarın
sen beklemeden beni
gelirim: adımı bile unutmanı umursamadan.
Seniya Burçak
2021-11-11T23:13:52+03:00Şiirin girişinden itibaren ilk yarısı daha iyi ve özgün geldi bana. Oraları özellikle sevdim. Kaleminize sağlık.