Benim hiç camına taş attığım sevdam olmadı.

Ve ökçelerine basılmış siyah kundura yüreğimi hiçbir mitingde halka açmadım.

Benim hiç salıncakta sallanırken arkasından ittiğim sevdam olmadı.

Plastik parayla aldığım oreletlerde yudumluyordum esnaf yalnızlığımı.

Benim hiç deniz kenarında kağıt helva paylaştığım sevdam olmadı.

Atlı karıncaya binmiş cocuk sevincimi, kışları herkesin evine hapis olduğu kerpiç evlerde hiçbir zaman ekmeğime katık etmedim.

Benim hiç ameliyatla gözlerini açtırdığım Yeşilçam sevdam olmadı.

Ve bir kez bile derdimi anlatamadım yalılarda piyano çalan Fransız mürebbiyelere, zaten onlar da yüreği yanmış kaval dinlemiyordu.

Benim hiç Elif dediğim, saçları sarı Mihriban ve hatta beş köyün içinde şanı olan Zeyneb-i sevdam olmadı.

Mavri Mira cemiyeti tarafından yurdun dört bir yanında aranıyordum ve

Çerkez Ethem bile koruyamıyordu beni.

Ben de Allah'a sığınmıştım ne de olsa göğsünde merhametten ulu bir çınar vardı.