Ölüm nedir? Sonsuzluk, bilinmezlik, acı, üzüntü, azap? Benim için ölüm, kurtuluştur. Acılardan ve belki de en ağır işkencelerden, yüklerden kurtuluş. Kullandığım ilaçların ağırlığından kurtuluş...

İçimde çiçek açtıran duyguları özledim, yaşamı sevdiğim zamanları ve en çok kalbimi özledim ama bu hisler bana ölüm kadar uzaklar ve ancak ölüm bu hisleri bana geri verecek. Ah o tatlı, o mükemmel toprak ve çığlık kokan ölüm, lütfen gelip beni öpücüğünle taçlandır. Yeterince yoruldum ve yeterince acı tattım. Sıra sende, sıra bende, beni artık almalısın. Sıram geldi.

Arkamda kalacak ufak bir dostum var. O konuşamıyor, yemeğe ve suya ihtiyacı var, Onu lütfen unutma olur mu? İnsanlara güvenmiyorum ama sana, benim tatlı ölüm meleğim, sana çok güveniyorum çünkü sen, canlıları ve yaşayan ölüleri hiç terk etmedin. Onu lütfen unutma. Olur da beni alırsan onu aç ve susuz bırakma ve eğer bir gün bile sevgisiz kalırsa, onu da benim yanıma gönder çünkü ben şu hayatta sadece onu seviyorum ve eminim sonsuzluğa ulaştığımda da sadece onu seviyor olacağım.

Benim sana gelmeye gücüm yok. Çok denedim inan bana, sana gelmek için çok denedim ama arkamda bırakacağım dostum ve Begüm, kız kardeşim gözyaşı dökecek diye ödüm kopuyor. Begüm'ün bir damla gözyaşına dağları yıkabilecekken nasıl ona bu karanlık ve geri dönüşü olmayan acıyı tattırabilirim ki? Tek korkum bu. Tek korkum onu savunmasız ve acılarla baş başa bırakmak. Ama biliyor musun, yavaş yavaş yokluğuma alıştırıyorum onu. Yazmıyorum, aramıyorum, kendimi hatırlatacak bir şey yapmıyorum, yani anlayacağın onun hayatından yavaş yavaş kendimi siliyorum. Bir gün gelip beni tamamen unuttuğunda ya da ona acı vermeyeceğimi anladığımda, dostumu da yanıma alıp seni bulacağım benim tatlı meleğim. Az kaldı, çok az kaldı beni bekle ya da bir an önce beni al. Yoksa ben yüklerimin altında ezileceğim.