Dün kendimi hatırlamadığım bir yerde unutmuşum. Sabahın köründe zil çaldı.
Benim zilim habersiz çalmaz, şaşırdım haliyle.
Baktım, karşımda orta boylarda, saçı sakalı ağarmış bir ihtiyar.
''Ali sen misin ?'' diyor.
Evet amca dedim.
''Ulan niye kendini ortalıkta bırakıyorsun, seni bulacağız diye canımız çıktı.'' dedi ağzından salyalar fırlatarak, konuşurken de biraz tekliyordu, hala sarhoştu anlaşılan.
Canımız dediği kimlerin canıydı bilmiyorum, kimlerle aramıştı beni.
Mahcupça teşekkür edip içeriye aldım kendimi. Yeni demlediğim çaydan, bir bardak da ona koydum. Gözlerime baktı uzun uzun, ben unutulmuşluğun utancını iyi bildiğimden bakamadım. Halıyı izledim o bana bakmayı bırakana kadar.
Çayını bitirdikten sonra duşa götürüp yıkadım, görmeyeli epey kirlenmiş.
Gülümsedi duştan çıkarken, minnetle baktı. Saf dedim içimden, hemen yumuşadı yüreği.
Ben de yalandan da olsa kıyamadım kendime, gülümsedim.
Sonra güzelce kurutup dolaba, diğer benlerin arasında yerleştirdim onu.
Allah'tan iyi kötü bir dolabım var da sığabiliyorlar.
Ben bu hayatla böyleysem başkaları nasıldır kim bilir.
Üzüldüm vallahi.