Uzun tüfengin doludur yedi şapele doğru

Şarkın ve garbın masmavi kirişlerinde yorgun

Neşterin vücutlu bir deriye sürtülmesi gibi ayın

Yarılıp ikiye ayrılması ve bu yüzümden fırtınalara

Karşı önlem alamamam ve bu yüzünden

Uykulardan sabahın basamaklarına tırmanışım

Kaküllerin çarparken alnına namerde kalkan tokat gibi

Bunu sana bu şekilde söyleyemem çünkü

Demir ataşesi kızıl sesiyle maviliklere kurban gidebilir


Yol geçen hanlarına arada uğrarım

Belki eli Romalı bir gestapo belinde luger ile

Görürüz de bıçkın bir general selam verir gibi

Kendimi dar kalıpları içinde buluyorum sokakların

Telaffuzu bile zor taarruz etmeninse

Savaştan kaçmak, boynunu süngünün ucuna asmak

Ve beyaz bayrağını dalgalandırmak duvarların


Biter birazdan gölgesinden öptüğüm film

Oksijen ve hidrojenin de birleşmesini çok isterdim

Çünkü çiçekler sunmak sana, başına taç yapabilirsin

Ceket işlemek sana morun fazlalığı koşuluyla

Ayağıma bombalar düşerken bu mümkün olmuyor

Ve sesinin ense kökümden bir adım daha atmasına


Ben seni düşünmeden bir dakikanın içine bilmiyorum altmış saniyeyi nasıl sığdırırım?


Geri gelirsem bir gün hep aynı koltukta oturursam

Tabanlarımı vurarak çatıya ama konuşmazsam hiç

Onlar yalın basıyorlar notalara çıplak, düşüyorlar

Ruhlarını arkada bırakmadan birer birer

Ve birer birer