Minik bir bebek olarak doğmadım ben. Gözlerim açıldığında görmemesi gerekenleri gördü. Tatlı mı tatlı anılar eşlik etmedi her yaş günüme. Doğdum diye de kimse sevinmedi üstelik. İlk adımım babama güvenimde son bulmadı, ilk sesleniş anne kelimesinde plak gibi takılı kalmadı dilimde.

Minik bir çocuk olarak yaşamadım ben . İlk arabaya binmişliğim dün gibi hatırımda. Oyuncak da değil üstelik.

Yanımda iki polis ve beni beş dakikalik sevgisine inandırmaya çalışan sosyal hizmet uzmanı. Arada bana sordukları sorular nasıl da hep yanımda olacaklarmiş gibi sahte bir ümide boğuyor insanın kalbini. Ne istesem alındı o gün. O güne dek bakkalda parmakla gösterilmiş ve o parmağa vurularak geri itilmiş ne varsa alındı. Bir gün o bakkalın sahibini bile satın almak hayali kurardım. Lakin size haddinden fazla şeker sunuluyorsa bundan sonraki acılara kat diyeymis bundan sonraki duraklar acıymış, bunu o gün anladım ve o günden sonra hiç hayal kurmadim. Kimsesiz, kim olduğunu sizlerin belirlediği biriyim artık. O arabadan indiğim an kimliğim elimdeki poşette eridi biliyorum.

esmer çocuk bahçede adımı sorduğunda İlk kez adımı unutmam bu yüzden. Sahi o yapay bahçenin kurumuş salatalık tadı nasıl anlatılır. Her şeyin yerli yerinde olmasının o dayanılmaz görüntüsü gozde lekeden başka bir şey değil. Renklerin dünyada renksiz olduğumuzu hatırlattığı gibi. Mesela sahte bir elmayı isirdiniz mi hiç? Benim yetimhanedeki ilk yemeğim oydu. Elma görüntüsünün altında yetiştiği ağacı utandıran kurda bile layık olmayan bir tat. Sonraları anladım tabi, elma hakikatli elmaymis, yetimhanede o da benim gibi kendi kalamamis. Simdi onu suçlamak kendimi suçlamak olmaz mi?  odaya girdiğimde bana bakan on çift gözün oksijen tuketecegim için dahi bana düşman olabileceğini öğrendiğim günden sonra bunu yapamam gerçi. Yatağımın jiletten carsafinin tenimle buluşmasını hatırladığımda da. Ama en çok kucagimda ümitle uyuduğumda sabah onun da beni terketmesini damla damla yastıkla paylasmami hatırladığımda yapamam.

Özellikle suan başka bir yastıkta rahat uyunabilegini öğrendiğim gerçeği varken. Simdi 5 yaşında o çocuğum.  Yıllar önce ilk kez kollarımda ümitle uyandım. Biri kalbinde on kişilik olmayan bir oda ayırdı bana. Sonra bu çocuğun yamuk kahkulünden bir baba doğdu. Cocuklarım benden büyük, carsaflari ipekten üstelik. Onlara ne kadar şanslı olduklarını yüzlerine kusmak kötülüğünde bulunmami öneriyor kimileri. Bense her gece uyumalarini izlerken bir yandan da kalemimle ses yapacak olmanın stresi içindeyim. Gerçek olduklarına inanamam yoksa. Gözlerime olan güvenimin kağıda olan guvenimden az olması urkutmesin sizi.  Yamuk kahkullu, ağzı çikolata lekesinden görünmeyen o sefil çocuğun yetimhaneye ilk adımından kalma bir alışkanlık bu. Simdi ben beş yaşında bir baba

tüm servetimi nasılda alışkanlığımda saklıyorum.

Şimdi ben beş yaşında bir baba

nasılda gülmek için çocuklarıma muhtaç gözlerle bakıyorum.

Şimdi ben beş yaşında bir baba

nasıl da büyümekten bu kadar korkuyorum?