Hazırlıklar başlasın diye bağırdı içinde yükselen gün doğumu. Sabah gün uyanmadan, insanoğlu başlamadan riyaya, yola düşmeli elinde iki adet patatesli poğaçayla. Çay ayrıldı diye sevgilisinden üzülmeli ki kan kırmızısına dönsün rengi. En yoksul anılarımızı çıkarsa da saklandığı sandıktan yinede yenmeli poğaçalar ki yolculuğa mühür vurulsun.

            Tren uzun bir tünelden ışığa doğru emin adımlarla ilerliyor. Ama ışık bir türlü kavuşmaya yanaşmıyor. Tren yürüyor, ışık uzaklaşıyor derken bir kara duman kaplıyor daracık tüneli. Duman dile gelse vazgeçme derdi ama sadece göz yaşartıyor şimdilik. Vazgeçmek için çok erken deyip çantadan hayaller çıkarılır en tatlısından. Ballı çıtır bademi ısırınca anlar insan hayal etmek ne tatlı ne çocukça ve ne bitmek bilmez bir lezzetmiş.

            Güneş ışınları yengeç dönencesine dik açıyla geldi mi öğle yemeği zili çalar bu trende. Yemek masası etrafında bir sürü yolcu, kimisi köfte ekmek kimisi zeytin ekmek yerken sen denize hasret çocuk, balık ekmek yersin bol rokalı. Çantana sinen balık kokusu değil denize olan tutkundur. Dağın zirvesine çıkarken denizi özler, kuş sesi yerine dalga sesi duyarsın en saçma şekilde. Artık dik gelmemeye başlayınca güneş ışınları uyku bastırır en derininden.  Garson yaklaşır masaya ve çay alır mısınız der,  beklemediğin anda. Saatlerdir beklenen çay gelir ama uyku daha yakınındadır. Seçme şansı iki dudak arasına sıkışmış ha çıktı ha çıkacak derken vakit ikindi olmuştur ve garson gitmiştir.

            Hüzün; çabasız yüreklere çarpıntı, hayaller; baş ağrısı, anılar; omuzlarda yük, özlem; kulak çınlaması ve kararsızlık; hazımsızlığa dönüştü mü diyet vakti nihayet kapımızı çaldı demektir. Bir adet yulaflı şekersiz kurabiye ile hayatımızı tatlandırmaya çalışsak da nafile çabamız elbet bir yerlerde takdir ediliyordur.

Çanta boştur. Trenden inme vakti yaklaştı mı akşam yemeği gelir akıllara. Gün batımı açmış kucağını bizi bekliyor ve yuvarlak sıcak bir masa etrafında toplanan dostlar çoktan sohbete başlamışlar. Trenin sireni duyulunca boş çanta sırta yüklenilir. Adımlar sakinleşir ve akşam çayına yetişmek isteyen bu sıradan yaşam, en güzelinden bir gülümseme takınır yüzüne.