Beyaz bir ev.
İçinde antika tablolar.
Tahta kurularının yediği
Komodinin içinde düğümlenmiş bir halat.
Korkuluksuz balkon,
Korkunç insanların başlarının üstünde.
Tek sandalye, üç ayağı kırık,
Onarılmayı bekleyen.
Tablolar değişiyor hava kararınca;
Bir gün ağlıyor bir gün gülüyor
Bir adam yaklaştıkça.
Kararmış küllüğün içindeki
İzmaritlerin kokusu sarmış evi.
Yerde iki bin tarihli gazete kağıdı,
Üstünde kurumuş domates tohumları.
Açık pencereden içeri giren iki üç kuru yaprak,
Eve getiren sonbaharı.
Kırılmış kalem uçları,
Yazmaktan işlediği suçları.
Ev hala beyaz.
Belki bir gün sararacak,
Belki de yıkılacak.
Çürümüş tablolar yakılacak
Ve bir halat bulunacak.
Sonra denize atılacak,
Yok olmayacak..
Hiç var olmamışların anısına..