“Bir ev ve ardından açılan bir kapı.”

Acılara, kedere…


İçinde hapsolmuş karanlık mahzen,

Farklı bir hayat, yaşanmışlıklar, kırgınlıklar, umutlar ve bekleyişler.

Duvarlar şâhit kördüğüm olmuş yuva denen bu kafese,

Bir ev ve bir kapı ile başlar yolculuk, 

yaşanmışlıklar ile akıp gider zaman,

birbirine tutunamayan insanlar misali,

Karanlığı aydınlatan kalpler lazım acılı cana,

mahzun bakışlara, çaresiz bekleyişlere,

bir canan lazım, 

Umudunu yitirmemiş bir beyaz lazım,

Hüznün serildiği o çarşafın silkelenmesi gerek,

yol uzun kul aciz derler,

Ama kul burada mahkûm el değmemiş hayatına, unutulmuş çocukluğuna,

Kabuk tutmamış yaralarını sarmak ister,

incelediği, inceldiği yerden,

Ne çare diye haykırır gıcırdayan kapı!,

Karanlık odada yanan mum ışığının altında uzak diyarlara dalıp giden beyaz,

Titreyen dudakları bile engel olamaz İçindeki fırtınaya,

Gözyaşları akar usulca yanaklarından özgürlüğe kavuşmak üzere,

Belki de tek yapabildiği şey buydu,

Belki de gözyaşlarının daha fazla acı çekmesini istemeyip terk edilmeden,

terk etmesiydi,

Çaresizliğe boyun eğmesi, hissizleşmesi,

13 yaşında minik kalpli bir yavru,

beyaz idi adı, bahtı karaydı.

Ardından gelen bir sürü acı,

Evler; insanların aynısıdır, izidir,

nefesleridir, geçmişidir,

Çehresi kırışırken insanın,

Evin çehresi, duvarlar kırışır, 

kırılan cam parçalarının, fırlatılan eşyaların izi, darbeler, hakaretler,

Her şeye gider, bir gün biter,

izleri kalır!

Bir ömür yaralı kalplerde,

Elem tutar acıtan mazide,

Her bir iç çekiş yakar dehlizleri,

Evler ardından açılır hayatlara,

Dışı ne kadar güzel görünürse, görünsün içi acıtır insanı,

Cumbalı balkonda yeşil saksıda asılı duran rengarenk çiçekler,

İçerideyse karabulutlar,

Minik bir kız çocuğu yaşar dört duvarla çevrili bu ambarda,

Zifiri karanlığın içinde yaşarken,

Bir gün bitti diye sevinir ömründen,

Yaşıtları koşuştururken sokaklarda,

Gülüşleri yankılanırken ötelerden,

Beyaz’ın düğüm düğüm olur acıları boğazında,

Kanadı kırılmış bir kuş ve altın varaklı bir kafes,

Mutluluk bahşetmez beyaz’a…

“Bir ben vardır, bende benden içeri” der 

yunus Emre

Kalbinin derinliklerinde bir yangın,

Bir sızı sarar bedeni,

Beyaz bir duvak,

Beyaz bir kefen,

Bir başlangıç,

Bir bitiş,

Yol alır engebeli yaşam denen bu yolda 

Minik bedeni yaşarken, yaşamaz 

Canlı bir ölü gibi beyaz’ın…